Kastamonu Lahikası | Mektup 89 | 132
(132-132)
(89)

Çok Muhterem Üstadımız Efendimiz!

Bin üç yüz yirmi bir (1321) tarihinde, Mu’cizat-ı Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâm’ı ve Kerâmet-i Gavsiye Risâlelerini âlem-i menamda görmüştüm. Bunun hikmetini şimdiye kadar anlayamamıştım. Gördüğüm rü’ya aynen şöyle idi:

Tarih-i mezkûrda, Cezîret-ül Arab’ın Necid Kıt’asının Bilâd-ı Kasîm’de, bir gece rü’yamda; üç güneş tulû’ etmiş olduğunu gördüm. Yanımda tanıyamadığım bir zâta sordum: “Bu üç güneş nasıl olur?” dedim. Yanımdaki zât: “Bu güneşin birisi Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm’ın güneşi; diğeri Gavs-ı Geylanî’nin; üçüncüsü de, diğer bir güneştir.” Üçüncü güneşin Risâle-i Nur olduğunu şimdi bildim.


Âyet-i Kur’aniye, o rü’ya hakîkatına işaret etmiş. Bu nûranî rü’ya, mezkûr Âyet-i Nur’un on işaretle, on parmak ile gösterdiği hakîkatı, aynen gösteriyor; otuz sekiz sene evvel haber veriyor. Evet üç nûr-u a’zam olan güneşlerin Allahu a’lem- ta’biri şu olmak gerektir.

Güneşlerin birincisi: Bu asırda Risâle-i Nur’dur. Ve en parlak bir nûru da, Mu’cizat-ı Ahmediye (Aleyhissalâtü Vesselâm) nâmındaki risâle-i hârikadır.

İkincisi: Hazret-i İsa’nın (A.S.) din-i hakîkisinden çıkan nûr-u semâvî güneşidir.

Üçüncüsü: Tarîkatlar ruhunda ve tasavvuf menbaından çıkacak bir güneştir ki; şimdi Şeyh-i Geylânî timsaliyle o ma’na gösterilmiş.

Səs yoxdur