Risâle-i Nur’a işaret eden otuz üç âyât-ı Kur’aniyenin en birinci âyeti olan Âyetin Nur on vecihle Risâle-i Nur’a işaret ettiği Birinci Şuâ Risâlesi’nde gözümle gördüm, isteyen görebilir.
Sizi nefsinden ziyâde seven âciz şâkirdiniz
Binbaşı Muhyiddin
Azîz, Sıddık, Mübârek Kardeşlerim!
Sizin bu def’a nurânî hediye-i kudsiyeniz o derece bizi mesrûr ve minnetdar eyledi ki, ben ölünceye kadar bu hediye sâhiblerini unutmıyacağım, İnşaallah benim nazarımda gittikçe kıymeti ziyâdeleşen ve yüz adam, belki bir köy hükmüne geçen ve çok Lütfü’leri gösteren ve taşıyan ve elhak ikinci bir Hüsrev olan Tâhirî’nin fevkalâde kalemiyle fevkalâde hediyesi ise size gelen dehşetli taarruzdan haberim olmadan bir aydan beri şiddetli endişe ederek sizin için ruhen çektiğim ma’nevî sıkıntıları ve azabları bütün bütün izâle etti. Sürûr ile kalbimi doldurdu.
Ve kahraman iki Ali’nin muktedir kalemleriyle Tâhirî gibi imdadımıza koşan hediyeleri ve daha sâir kardeşlerimizin ve ma’sûmelerin hediyeleri, husûsan Hasan Âtıf’ın müstesnâ ve mümtaz kalemiyle hediyesi, küçük mikyasta Tâhirînin aynı hediyesi gibi bizi ve bu havâlideki Risâle-i Nur mensuplarını minnettar ve mesrûr eyledi. (Hâşiye).
Hâşiye: Tâhirî’nin tahkiki tevafukatı Risâle-i Nur’u hakîkaten nurlandırmış, güzelleştirmiş. Tevafukun Risâle-i Nur cihetinde çok fâideleriyle beraber bugünlerde iki küçük fâidesini daha gördük.
Birisi: Benim ifadedeki noksanımı tashih ediyor. Görüyordum ki, bir kelime lâzım iken ifadede noksan bırakıldığından, tevafuk o kelimeyi istiyor, onunla hem ifade, hem tevafuk tam oluyor.
İkincisi: Tevafuku takib eden kalemin yanlışları pek az oluyor. Hem güzel ve şirin oluyor. Tevafuku nazara almayan, sehivleri çoğalıyor.