Evet Isparta’lı kardeşlerimizin bize haber verdikleri gibi, bu ehemmiyetli hâdise-i taarruziyeye teşebbüs vuku’u zamanında muhaberemiz kesildiği halde, mütemadiyen her vakit Üstadımız, aynı taarruza maruz bulunuyoruz gibi bizi, yani Emin ve Feyzi’yi îkaz ediyor: “Dikkat ediniz, dört cihetle bize taarruz var. Demir gibi sebat ediniz. Bir halt edemezler.” Biz de bakıyorduk ki; bizde bir şey yok, hissetmiyorduk.
Hem bu gaybî hâdiseyi bertaraf etmek için, tam mutabık bir mektub bize yazdırıp size göndermiştik.
Risâle-i Nur talebelerinden
Nazif, Salahaddin, Tevfik, Hilmi, Emin, Feyzi
Aziz, Sıddık Kardeşlerim ve Hizmet-i Kur’aniye’de Kahraman Arkadaşlarım!
Bundan evvel üç mektub, emaneti aldıktan sonra göndermiştim. Bu def’aki Hâfız Ali’nin mektubunda onlardan bahsetmemiş, merak ettim. Nur fabrikası sâhibi Hâfız Ali’nin hastalığı beni müteessir etti, bizi duaya sevketti. Cenâb-ı Hak kuvvet ve şifa ihsan eylesin, âmîn.
Hâfız Ali’nin mektubuyla Risâle-i Nur’un ehemmiyetli rükünlerinden olan Halil İbrahim’in ve eski Zekai’nin sisteminde Ahmed Feyzi’nin mektubları, şahsıma aid haddimden yüz derece fazla hüsn-ü zanları bir tarafta kalsa ondan kat’-ı nazar o havalide Risâle-i Nur’un şahs-ı ma’nevîsine karşı, Halil İbrahim’le Ahmed Feyzi’nin sarsılmaz, gâyet kuvvetli irtibatlarını gösterdiğinden, bizi cidden mesrûr eyledi.
Evet onların o şiddetli alâkadarlıkları, o havalide Risâle-i Nur’u yerleştiriyor, idame ettiriyor.