Altıncısı: Bu bîçâre Said’dir. Herkesin arzu ettiği ve istediği ve ferahla kabul ettiği, şahsa karşı hürmet ve muhabbet ve sohbet, fakat Risâle-i Nur’a taalluk eden noktalar haricinde bana ağır geliyor, beni sıkıyor, müteessir oluyorum. Tahmin ediyorum ki, Risâle-i Nur’un yüksek hasiyetleri ve şâkirdlerinin şahs-ı ma’nevîsinin pek yüksek meziyetleri, şahsım gibi aczde fazla ileri giden bir âciz ve bîçârenin zaîf omuzuna o dağ gibi ma’nalar yüklense altında ezilir, sıkılır diye anladım. Bu âhirki iki mes’elede pek kısa kesmeye kâğıt mecbur etti. Nur, Gül, Lütfü’nün kahraman vârisleri, Mübârekler yüksek hey’eti ve Medrese-i Nuriye ve ma’sûmlar ve ümmi ihtiyârların her birisine binler selâm ediyoruz.
Duanıza muhtaç, size müştak kardeşiniz
Said Nursî
Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
Bu yeni hâdise-i taarruziyeden müteessir olmayınız. Çünki mükerrer tecrübelerle, Risâle-i Nur inâyet altındadır. Hiçbir taife, şimdiye kadar böyle ehemmiyetli hizmette bizler kadar az meşakkatle kurtulan olmamış.
Hem geçen Ramazan’daki hastalığım ve Eskişehir’deki musîbetimiz gibi çok vakı’alarla zâhirî sıkıntılı meşakkatli hâlât altında Risâle-i Nur’un fâidesine olarak inkişâfâtı ve daha te’sirli fütûhatı görülmüş. İnşâallah, bu sıkıntılı hâdise dahi, münafıkların aks-i maksûduyla, Risâle-i Nur’un fütûhatını başka bir mecrada teshîle vesîle olur.
Beşinci Şuâ, yirmi beş sene evvel mesâili yazılan, yalnız bir-iki sahife tatbikat ilâve edilip Şuâlar’a giren Beşinci Şuâ ellerine geçmesi ehemiyetlidir. Fakat bunda da bir hikmet var. Belki onlara kendi mesleklerini bildirmek ve cehennem’e gidenin mâhîyetini bilmek için, fevkalâde iktidar haricinde bir kaza-i İlâhidir, diye Cenâb-ı Hakk’ın hikmetine ve inâyetine ve hıfzına itimad edip, merak etmeyiniz.