Kastamonu Lahikası | Mektup 116 | 173
(170-173)

Elhâsıl: Gençlik gidecek. Sefâhette gitmiş ise, hem dünyada, hem âhirette, binler belâ ve elemler netice verdiğini ve öyle gençler ekseriyetle sû’-i isti’mal ile, israfat ile gelen evhamlı hastalıkla, ya hastanelere veya taşkınlıklarıyla hapishanelere veya sefalethanelere veya ma’nevî elemlerden gelen sıkıntılarla meyhanelere düşeceklerini anlamak isterseniz; hastahanelerden ve hapishanelerden ve kabristanlardan sorunuz.

Elbette hastahanelerin ekseriyetle lîsan-ı halinden, gençlik sâikasıyla israfat ve sû’-i isti’malden gelen hastalıktan “enînler” “eyvahlar” cevabını işittiğiniz gibi, hapishanelerden dahi, ekseriyetle gençlik sâikasıyla gayr-ı meşrû dâiredeki harekâtın tokatlarını yiyen bedbaht gençlerin teessüfatlarını işiteceksiniz. Ve kabristanda mütemadiyen oraya girenler için kapıları açılıp kapanan o âlem-i berzahta -ehl-i keşf-el kuburun müşahedesiyle ve bütün ehl-i hakîkatın tasdikiyle ve şehâdetleriyle- ekser azabların, gençlik sû’-i isti’malâtının neticesi olduğunu bileceksiniz.

Hem nev’-i insanın ekseriyetini teşkil eden ihtiyârlardan ve hastalardan sorunuz. Elbette ekseriyet-i mutlaka ile esefler, hasretlerle “Eyvah gençliğimizi bâd-i heva, belki zararlı zayi’ ettik. Sakın bizim gibi yapmayınız.” diyecekler.

Çünki beş-on senelik gençliğin gayr-ı meşrû zevki için, dünyada çok seneler gam ve keder ve berzahta azab ve zarar ve âhirette cehennem ve sakar belâsını çeken adam, en acınacak bir halde olduğu halde,


sırrıyla hiç acınmaya müstehak olamaz. Çünki zarara rızasıyla girene merhamet edilmez ve lâyık değildir.

Cenâb-ı Hak bizi ve sizi, bu zamanın câzibedar fitnesinden kurtarsın ve muhafaza eylesin, âmîn...

* * *
Səs yoxdur