Azîz, Sıddık Kardeşlerim!
Bu aşr-ı âhirde hakîkat-ı Leyle-i Kadir, İnşâallah Risâle-i Nur dâiresinde tecelli edecek ve etmiş. Bu tecelli ile her bir hakîki şâkird o hakîkata hissedar olur.
Bu def’aki mektubunuz, bize bu kanaatı verdi ki, Risâle-i Nur’a i’tirâz ile hücum edenler, karşılarında çelik gibi kahramanları bulup, hücumundan bin pişmanlık göstereceklerini, bir Said’e mukabil, binler Said Risâle-i Nur’u müdafaa eder, mûterizleri susturur.
Mektubunuzdaki kıymettar kardeşlerimizin selâmlarına binler selam ediyoruz. Ve hâlis ve müdakkik ve ince fikirli kardeşimiz Hasan Âtıf’ın müstesna kalemiyle bizlere hediye ettiği gâyet güzel risâleleri güzelce ve süslü cildlettirdik.
Buradaki kardeşlerimiz onun hesabına ve ona sevab kazandırmak için ellerinde gezecek.
Size bu def’a bir ihtara binâen, gâyet muhtasar bir hakîkat gönderildi. Belki ehl-i dalâletin kendilerine perde ettikleri bazı sâfdil sofileri ve hocaları riya noktasında bir taarruza mukabil bir esâsdır.
Aziz, Sıddık, Hâlis, Muhlis Kardeşlerim Ve Hizmet-i Kur’aniyede Ciddî, Hakîki Arkadaşlarım!
Bu yakında hem Isparta’da, hem bu havâlide Risâle-i Nur’un İhlâs Lem’aları intişara başladığı münâsebetiyle ve bir-iki küçük hâdise cihetiyle şiddetli bir ihtar kalbe geldi. Riyaya dâir üç nokta yazılacak.
Birincisi: Farz ve vâciblerde ve şeâir-i İslâmiyede ve Sünnet-i Seniyenin ittibâında ve haramların terkinde riya giremez, izhârı riya olamaz.