Kastamonu Lahikası | Mektup 134 | 216
(215-216)

Bence, Kur’an’ın nasıl ki her sure ve ba’zan bir âyet ve ba’zan bir kelime bir mu’cize olur; öyle de bu âyetin tek bir işareti, ihbar-ı gayb nev’inden bir lem’a-i i’caziyedir. Bu âyetin bu işareti, bu asırda, Risâle-i Nur şâkirdlerinin hakkındaki gıybete baktığına üç emâre var:

Birincisi: Birinci Şuâ olan İşârât-ı Kur’aniye Risâlesinde, Risâle-i Nur’a ve tercümanına da işaret eden beşinci âyet olan


gâyet kuvvetli karinelerle kelime-i kudsiyesi cifir ve ebced hesabıyla ve üç cihet-i ma’nasıyla Said Nursî’ye tevafuk etmesidir.

İkinci emâre:


ilâ âhir... âyetinin makam-ı cifrîsi ve riyazîsi bin üç yüz altmış bir etmesidir ki; aynı tarihte, o acib hâdise oldu.

Üçüncü emâre: ......

İhtiyarım haricinde, beş vecihle zemmi zemmeden ve mu’cizane gıybetten altı cihetle zecreden


âyeti karşımda kendini gösterip temessül eyledi. Ma’nen, “Bana bak!” dedi. Ben de baktım, birden tesbihat içinde gördüm ki: bin üç yüz elli bir’den, tâ bin üç yüz altmış bir tarihini gösterdi. Halimize baktım; perde altında 51’den, tâ 61’e kadar Risâle-i Nur meded beklediği İstanbul âfâkında, perde altında bir nevi taarruz bulunmuş ve 61’de birden patlamasıdır.

TAHLİL: bin. yüz. yüz. Üçüncü yüz. otuz, üç ( ), bir ( ), bir ( ) otuz, dördüncü ( ) on, beş ( ), bir ( ) ile beraber on. Âhirdeki tenvin vakfen elif olduğu için yekûnü bin üç yüz elli bir. aslı yâ-yı müşeddede olduğundan bin üç yüz altmış bir eder. (Hâşiye)

* * *

Hâşiye: Bu âyet bizi şiddetle gıybetten men’ettiğinden, bizi gıybet edenleri unutmalıyız, medâr-ı gıybet etmemeliyiz. İnşâallah, daha tekerrür etmeyecek.

Səs yoxdur