Kastamonu Lahikası | Mektup 141 | 228
(228-228)
(141)

Aziz, Sıdık Kardeşlerim!

Risâle-i Nur, tarîkat değil hakîkattır. Âyât-ı Kur’aniyeden tereşşuh eden bir nurdur. Ne şarkın ulûmundan ve ne de garbın fünunundan alınmış değil. Kur’an-ı Mu’ciz-ül Beyan’ın bu zamana mahsus bir i’caz-ı manevîsidir. Menfaat-ı şahsiye yoktur. Risâle-i Nur’un -hiç olmazsa- Söz ve Mektublarını tamamıyla okuyunca bir çok hakîkatlar tezahür edeceğinden, bugünkü düşüncenizden, yani Risâle-i Nur’u yazmakta çekinmek ve çekilmekten derhal teberri edeceksiniz.

Muhterem değerli kardeşim! Derhal yazmaya başlayınız, korkmayınız. Hizmet-i Kur’an, inşâallah muhafaza edecektir. Diğer Efendi’yi ziyârete gidenlere ve Risâle-i Nur’u yazan o havalideki kardeşlerimize geçmiş olsun (Hâşiye). Hâfız-ı Hakîki inşâallah muhafaza edecektir. Îmâm-ı Ali’nin (R.A.)


emrine inkıyad etmek îcab ettiğinden, Risâle-i Nur’u gizli okumak, gizli yazmak, gizli neşretmek lâzımdı. O kardeşimizin bu emre riâyet etmemesinden ileri geldiğinden, hafif şefkat tokadı yediklerinden tekrar geçmiş olsun.

Hiç merak etmesinler, hiçbir şey yapılmaz ve yapamaz ve göremezler. Bu hâdiseden müteessir olup çekinmeyiniz. Bilakis çalışmanızı ziyâdeleştirin ki, tecrübe-i meydan-ı imtihanda muvaffak olunuz. Risâle-i Nur’a sık sık ilişirler, fakat bir halt edemezler. Çünki Gavs-ı A’zam (K.S.) ve Îmâm-ı Ali (R.A.) gibi zâtların himâyeleri ve duaları berekâtına, Hâfız-ı Hakîki hıfzeder.


Hâşiye: Kardeşimiz Salahaddin burada, Isparta’da olduğu gibi, bunlara da Risâle-i Nur’u aramak için evlerini taharri edip sıkıştırdıkları zaman, hıfz-ı İlâhî ile birşey bulamadıkları zamanki hâdiseye işaret ediyor.

Feyzi

Səs yoxdur