Kastamonu Lahikası | Mektup 143 | 231
(231-231)
(143)

SÛRE -İ VE-L’ASR’IN DAĞ MEYVESİ NÂMINDAKİ NÜKTESİNE BİR HAŞİYEDİR

deki ( ), âhirdeki “ta”lar ekseriyetçe vakfa rast gelmesiyle cifirce ( ) sayılabilir, ( ) beraberdir. Bu noktada (1358) bu zamanımızı gösterir. Ve telaffuzca ( ) okunmadığından ( ) kalabilir. Bu noktadan, şeddeler sayılmazsa ve ( ) beraber değil, iki yüz küsur sene zamana kadar îmân ve amel-i sâlih ile beraber bir taife-i azîme, hasârât-ı azîmeye karşı mücahedeye devam edeceğine işaret edip, Fatiha’nın âhirinde


bin beş yüz kırk yedi ve bin beş yüz yetmiş yedi gösterdiği zamana; hem



birinci cümle, bin beş yüz makamıyla âhir zamanda bir taife-i mücahidînin son zamanlarına; ve ikinci cümle bin beş yüz altı makamıyla, galibane mücahedenin tarihine; ve üçüncü cümle bin beş yüz kırk beş makamıyla pek az bir farkla, hem Fatiha’nın, hem Ve-l’Asrı Suresi’nin iki cümlesinin gaybî işaretlerine işaret edip, tevafuk eder. Demek bu hadîs-i şerifin üç cümlesinden herbirisi, bin beşyüz tarihine ve mücahedenin ne kadar devam edeceğine dâir işaretlerine, aynen bu



şedde sayılmazsa, bin beş yüz altmış bir makamıyla, hem



(şedde sayılır fakat lâmdır) bin beş yüz altmış makamıyla iştirak edip, o taife-i azîmenin mücahedatları ne kadar devam edeceğini ma’nayı işâri ve cifrî ile gösterirler. Ve Fatiha ve hadîsin irâe ettikleri tarihe, makam-ı ebcedleriyle takarrüb edip, farklı bir derece tevafuk ederler ve mâ’nalarıyla da tam tetabuk ederek, parlak bir lem’a-i i’caziye-i gaybiyeyi gösteriyorlar.


* * *
Səs yoxdur