Kastamonu Lahikası | Mektup 147 | 236
(236-237)

Mübâreklerin İşarât-ül İ’caz’larına bedel bir nüshamı posta ile gönderdik. Cuma gününe rast gelen bu bayram, çok kıymetdar olan Hacc-ül ekber olduğundan, hacca bu sene gidenler çok kazanmışlar. Cenâb-ı Hak bizi de onların hayırlı dualarına hissedar eylesin, âmîn. Tekrar be tekrar o bayramınızı ve umum Risâle-i Nur şâkirdlerinin bayramlarını ve Nur ve Gül fabrikalarının hey’etlerini ve medrese-i nuriye şâkirdlerinin ve üstadlarının ve Barla sıddıklarının ve ma’sûmlarının ve ümmi ihtiyârların, ricâlen ve nisâen umumunun birer birer bayramlarını tebrik ediyoruz.


Said Nursî


* * *



(147)

Aziz, Sıddık, Muktedir, Müteyakkız Kardeşlerim!

Sizin mübârek leyâli-i aşerenizi ve Kurban Bayramınızı tebrik ederiz. Nur fabrikası sâhibi Hâfız Ali’nin haşr-i cismanî hakkındaki hatırına gelen mes’ele ehemmiyetlidir ve mektubun âhirindeki temsili gâyet güzel ve ma’nidardır. O hatıra ile Dokuzuncu Şuâ’ın Mukaddeme-i Haşriye’den sonraki dokuz bürhan-ı haşriyeyi istiyor diye anladım. Fakat maatteessüf bir-iki senedir te’lif vazifesi tevakkuf etmiş. Resail-in Nur’un mesâili; ilim ile, fikir ile, niyet ile ve kasdî bir ihtiyârla değil; ekseriyet-i mutlaka ile sünûhat, zuhurat, ihtârât ile oluyor. Bu dokuz berâhine şimdi ihtiyac-ı hakîki kalmamış ki, te’life sevkolunmuyoruz.

Evet erkân-ı îmâniye içinde “Îmân-ı Billah” ve “Îmân-ı Bilyevm-il âhir” Âlem-i İslâmiyet’in iki kutbu ve iki güneşidir.

Birincisi; Risâle-i Nur, tamamıyla bürhanlarını îzah etmiş.

Səs yoxdur