Hâfız Ali’nin mektubunda, Risâle-i Nur’a karşı kemâl-i mahviyetle kemâl-i ihlâsı ve irtibatı, onun eskiden beri takdir ettiğim bir hasiyet-i mümtazesini göstermekle beraber, benim gibi bir bîçâreyi de şefaatçi yapıp, ben de onun kemâl-i samimiyetini şefaatçi yapıp, duasına âmîn derim.
Mübârek köyünden, mübârekler cemaatinden, mübârek İbrahim’in bereketli mektubunu okudum. Beni memnun eden çok sözler var içinde. Ve bilhassa benim başıma yağan yağmurdan rü’yada içmesi ve birâderzadesi Osman’ın ileride Risâle-i Nur’a talebe olması kendini okutması bizi mesrûr eyledi. Cenâb-ı Hak öyle mübârekleri o köyde çoğaltsın.
Umum kardeşlemize birer birer selam.
Azîz Kardeşlerim!
Bu mektub bir derece mahremdir. (İngiliz siyasetine taraftar olanlara gösterilmesin.) Büyük Hâfız Ali’nin husûsî medresesinde bir hemşiremizin intak-ı bilhak nevinden “galib cereyanın ileri gitmemesinin bir sebebini, Risâle-i Nur şâkirdlerinin siyasete bakmamaları ve çarpışmadan gelen zülumlere hissedar olmamak için merakla harekâtlarını İslâmiyet menfati noktasında duaları ile takip etmedikleridir.” demesi, hem Hâfız Ali’nin Hüsrev’le görüşmesi ve Üstadımız bizi siyasetten men’ediyor, zarardır demesine mukabil, bir kardeşimiz neyle sabittir diye istifsârı ve on üç aydan beri harbin vaziyetini nazara almadığımın sebebini soran buradaki kardeşlerime verdiğim cevaba Hâfız Ali’nin istihsanı münâsebetiyle, kâidemize muhalif olarak bir-iki dakika siyasete bakıp bir-iki kelime beyan ediyorum.
Evvelâ: Buradaki bir kısım Risâle-i Nur şâkirdleri Âlem-i İslâm’da çok müstemlekâtı bulunan bir devlet (İ.N.G.L.Z), bu Anadolu haricindeki müslümanlara yalnız kendi menfaati için bir derece dinlerine ilişmiyor veya ilişemiyor, diye o devletin hariç İslâm’lara tatbik ettiği (siyasete bütün bütün muhalif bir siyaseti takib ettiği) bu memlekette faaliyette bulunan propagandasına kapılıp o cereyana taraftarlıkla Risâle-i Nur’un safvet ve hâlisiyetine zarar verdiğinden o siyasî şâkirdlere dedim: