Kastamonu Lahikası | Mektup 178 | 288
(288-289)

Dördüncüsü: Sâbık üç tevafuku yazdıktan sonra, büyük Hâfız Ali’nin gâyet güzel mektubuyla, Hulûsi-i sâlis Abdullah Çavuş’un ma’nidar mektubu ve Hulûsi Bey’in ve Kâtib Osman’ın kıymetli mektublarını aldım. Hâfız Ali’nin mektubunda yazdığı şu fıkra, Konya âlimlerinin Risâle-i Nur’u yazmakta ve takdir etmekte olduklarını ve tefsir sâhibi Hoca Vehbi’nin (R.H.) Risâle-i İhlas karşısında mağlubiyetle beraber, Risâle-i Nur’a karşı hayran ve takdirkâr olması münâsebetiyle, Hâfız Ali demiş: “Risâle-i Nur’un bir kerâmetidir; öküze et ve arslana ot atmaz. Öküze ot verir, arslana et verir. O arslan hocanın en evvel İhlas Risâleleri eline geçmiş.”

İşte Hâfız Ali’nin bu mektubunu aldığımdan ya altı, ya yedi gün evvel, Karadağ’dan inerken birden diyordum: “Yahu! Ata et, arslana ot atma; arslana et, ata ot ver.” Bu kelimeyi beş-altı def’a hoşuma gitmiş tekrar ediyordum. Ya Hâfız Ali benden evvel yazmış, bana da söylettirdi veyahut ben evvel söylemişim, ona yazdırılmış. Yalnız bu garîb tevafukta bir farkımız var. O, öküze ot demiş; ben, ata ot demişim.

* * *


(178)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim ve Hizmet-i Îmâniyede Kuvvetli, Metin, Ciddî, Sarsılmaz, Fedakâr Arkadaşlarım ve Seyahat-ı Berzahiyede ve Uhreviyede Nûranî Yoldaşlarım!

Sizin, herbir dirhemi yüz dirhem şüheda kanı kadar kıymetdar siyah nuru akıtan mübârek kalemlerinizin bu def’aki kudsî hediyelerin her bir harfine mukabil, Cenâb-ı Erhamürrâhimîn sizlere bin rahmet eylesin, âmîn.

Bu gaflet ve sıkıntılı ve usançlı mevsimde ve dünya meşgaleleri içinde bu fedakârane gayretiniz ve sa’yiniz, hakîkaten bir inâyet-i hassadır ve kerâmet-i nuriyedir. Cenâb-ı Hak sizlerden ebeden razı olsun, âmîn.

Səs yoxdur