Kastamonu Lahikası | Mektup 183 | 298
(297-298)

Evet Risâle-i Nur’un o kadar dehşetli muannidlere karşı galibane mukavemeti, sırr-ı ihlastan ve hiçbir şeye âlet edilmemesinden ve doğrudan doğruya saadet-i ebediyeye bakmasından ve hizmet-i îmâniyeden başka bir maksad takib etmemesinden ve bazı ehl-i tarîkatın ehemmiyet verdikleri keşf ve kerâmât-ı şahsiyeye ehemmiyet vermemekten ve velâyet-i kübra sâhibleri olan Sahabîler gibi, verâset-i nübüvvet sırrıyla, yalnız îmân nurlarını neşretmek ve ehl-i îmânın îmânlarını kurtarmaktır.

Evet Risâle-i Nur’un bu dehşetli zamanda kazandırdığı iki netice-i muhakkakası herşeyin fevkindedir, başka şeylere ve makamlara ihtiyaç bırakmıyor.

Birinci neticesi: Sadâkat ve kanaatla Risâle-i Nur dâiresine giren, îmânla kabre gireceğine gâyet kuvvetli senedler var.

İkinci neticesi: Risâle-i Nur dâiresinde, ihtiyârımız olmadan, haberimiz yokken takarrur ve tahakkuk eden şirket-i ma’nevîye-i uhreviye cihetiyle herbir hakîki sadık şâkirdi; binler diller ile, kalbler ile dua etmek, istiğfar etmek, ibâdet etmek ve bazı melâike gibi kırk bin lîsan ile tesbih etmektir. Ve Ramazan-ı Şerif’teki hakîkat-ı Leyle-i Kadir gibi kudsî ve ulvî hakîkatları, yüzbin el ile aramaktır.

İşte bu gibi netice içindir ki; Risâle-i Nur şâkirdleri, hizmet-i nuriyeyi velâyet makamına tercih eder; keşf ve kerâmâtı aramaz; ve âhiret meyvelerini dünyada koparmaya çalışmaz; ve vazife-i İlâhiye olan muvaffakıyet ve halka kabul ettirmek ve revaç vermek ve galebe ettirmek ve müstehak oldukları şân ve şeref ve ezvâk ve inâyetlere mazhar etmek gibi kendi vazifelerinin haricinde bulunan şeylere karışmaz ve harekâtını onlara bina etmezler. Hâlisen, muhlisen çalışırlar, “Vazifemiz hizmettir. O yeter” derler.

Ve sâniyen: Seksen küsur sene kıymetinde bulunan ve Ramazan-ı Şerif’in mecmuunda gizlenen hakîkat-ı Leyle-i Kadri kazanmak için, Risâle-i Nur şâkirdlerinin şirket-i ma’nevîye-i uhreviyeleri muktezasınca, herbiri mütekellim-i maalgayr sîgasıyla


gibi ta’birâtta biz dedikleri vakit, Risâle-i Nur’un sadık şâkirdlerini niyet etmek gerektir.

Səs yoxdur