Kastamonu Lahikası | Mektup 184 | 299
(299-299)

Tâ herbir şâkird, umumun nâmına münacat edip çalışsın. Ve bu bîçâre ve az çalışabilen ve haddinden çok fazla hizmet ondan beklenen bu kardeşinize, o hüsn-ü zanları yanlış çıkarmamak için, geçen Ramazan gibi yardımınızı rica ediyorum.

* * *

(184)

(Birden Hatıra Gelen Bir Mes’eledir)

Herşeyde, her musîbette, husûsan beşer eliyle gelen zulümlü musîbetlerde, Risâle-i Kader’de beyan edildiği gibi, iki sebeb var:

Biri: Zâhiren esbâba bakan beşerdir.

Diğeri: Kader-i İlâhidir. Beşer zâhirî esbâba bakar, ba’zan yanlış eder, zulmeder. Fakat kader başka noktalara bakar, adâlet eder. İşte bugünlerde elîm bir endişe ile Risâle-i Nur dâiresine temas eden üç mes’ele, adâlet-i kaderiye noktasında ma’nevî suale cevaben ihtar edildi.

Birinci Sual: Neden fedakâr, yüksek bir şefkatı taşıyan vâlide; bu zamanda veledinin malından irsiyet almasından mahrum edildi? Kader müsaade eyledi?

Gelen cevab şu: Vâlideler bu asırda, bir aşılama sûretinde şefkatlerini yanlış bir tarzda sarfetmeleridir ki; evlâdım şan, şeref, rütbe, memuriyet kazansın diye, bütün kuvvetleriyle evlâdlarını dünyaya, mekteblere sevkediyorlar. Hattâ mütedeyyin de olsa, Kur’anî ilimlerin okumasından çekip dünya ile bağlarlar. İşte bu şefkatin bu yanlışından, kader bu mahrûmiyete mahkûm etti.

İkinci Sual: Risâle-i Nur’la münâsebetdar bazı zâtlara acıdım. “Neden pederinin malından hakkı iki sülüs iken, o haktan kısmen mahrûmiyete kader-i İlâhî neden müsaade etti?”

Gelen cevab: “Şu asırda öyle acib bir aşılamakla, ebeveynine hürmet ve peder ve vâlidesinin şefkatlerine mukabil bilâ-kayd ü şart kemâl-i hürmet ve itaat lâzım iken; ekseriyetle o hakîki hürmet ve itaat bozulduğundan, iki sülüs almaktan zulmen mahrum edildiler. Kader, onların kusuruna binâen müsaade etti.

Səs yoxdur