Bütün iki saat o taharri neticesinde, Ankara’dan gelen bir Ramazan tebrikiyle, bir Ramazaniye Risâlesini elde ettiler. Mütâla’adan sonra iade etmek va’diyle aldılar. Bütün bu hâlât, yüksekte duran Mu’cizatlı Kur’an-ı Azîmüşşan ile beraber, i’cazlı Hizb-i Kur’anî’nin nüshaları ve Hizb-i Nurî’nin risâleleri bu hârika vaziyeti gösterdiler. Cenâb-ı Hakk’a onların hurûfâtı adedince ve şehr-i Ramazan’ın dakikalarının âşireleri sayısınca hamd ü sena ediyoruz. Elhamdülillahi alâküllihal.
Hem hastalıktan gelen teessür ve Âtıf’ın hâdisesiyle kalbime gelen teellüm ve onlara acımak ve Isparta’ya sirâyet etmek endişesinden neş’et eden sıkıntı ve bu mübârek şehirde Risâle-i Nur’un
perdesi altına girmesi ve üçüncü günde o iki taharriden sonra, akşama kadar gelen ve gidenlerin mütemadiyen tarassud edilmesi ve Emin’in hanesi de birşey bulunmadan taharri edilmesi cihetiyle ziyâde muzdarib ve müteellim iken; Cenâb-ı Erhamürrâhimîn’in rahmetiyle, şimdiye kadar devam eden inâyet-i İlâhiye himâyeti ve rıza, teslim, tevekkül ve ihlasın verdikleri teselli, bütün o müz’iç şeyleri akîm bıraktı. Kemâl-i ferah ve istirahatla “Görelim Mevlâ neyler. Neylerse güzel eyler” deyip, kemâl-i teslimiyetle müsterih olduk. Siz de öyle olunuz, fütûr getirmeyiniz.
Umum kardeşlerimize birer birer selâm ve dua ederiz.
Hastalık devam ediyor, fakat tahammül haricinde değil. O musîbet de, Risâle-i Nur’un parlak neşriyatına tevakkuf vermek için idi.
Kardeşiniz
Said Nursî
Ramazan-ı Şerif’ten bir gün evvel gizli zındık düşmanlarım tarafından kuvvetli ihtimal verdiğimiz ve doktorun tasdikiyle bir zehirlenmek hastalığı ile hararetim doktorun ihbariyle kırk dereceden geçmeye başlamış iken adliye müddeiumumîleri ve taharri komiserleri menzilimi taharriye geldiler.