Emirdağ Lâhikası | Mektup 6 | 8
(8-8)

Hakîki dâva budur. Bunun haricindeki dâvalara karışmak zararlıdır. Siyasetle meşgul olan, ehemmiyetli hizmetlerinden geri kalır. Hem de siyaset boğuşmalarına kapılanlar, selâmet-i kalbini kaybeder.” der.


3— “Yirmi Altıncı Lem’a”da “İhtiyar dünyada, benim hakîki vazifem, neşr-i esrar-ı Kur’âniyedir.” (Sahife: 45). Bu memleketle, hamiyet-i İslâmiye noktasından alâkadarım. Yoksa benim ne hânem var, ne evlâdım.” (Sahife: 59).

4— “Yirmi Birinci Lem’a”da kardeşlerine verdiği öğütlerden birinci düstûr: “Amelinizde rıza-i İlâhî olacak, (maddî menfaat fikri olmayacak.)” Bu yazılarda: “Ben, sofî değilim”, “Mesleğimiz tarikat değildir” (Sahife: 8). “Hubb-u cah ve nazarı kendine celbetmek, ruhi bir marazdır. Buna gizli bir şirk denir.” “Eğer mesleğimiz şeyhlik olsaydı, makam bir olurdu; o makama çok namzedler olurdu. Mesleğimiz, uhuvvettir. Kardeş kardeşe peder olamaz, mürşid vaziyetini takınamaz...”

* * *

(6)

(DENİZLİ MAHKEMESİNİN İTTİFAKLA VERDİĞİ KARARIN SÛRETİNDEN)

Şahidler ifadelerinde, maznunlara atf ve isnad olunan suçu işledikleri hakkında adem-i malûmat beyan etmişler; bilhassa Ankara Ağır Ceza Mahkemesinden Emin Büke’nin riyaseti altında ehl-i vukuf intihab olunan Ankara Diyanet İşleri Müşavere Hey’eti azasından dersiam ve profesör Yusuf Ziya Yörükhan ve Ankara Dil-Tarih Fakültesi Şarkiyat Enstitüsü Müdürü Necati Lügal ve Türk Tarih Kurumu ve Türk-İslâm Kitabları Derleme Hey’eti azasından Yusuf Aykut tarafından tanzim kılınan evrak arasında mevcud raporlarında: Said Nursi’nin yegân yegân tedkik olunan risâle ve kitablarında halkı; dini ve mukaddesatı âlet ederek devletin emniyetini ihlâle teşvik etmek veya cemiyet kurmak kasdinde olduğunu gösterir bir sarahat, emare olmayıp kendisini yegâne âlim mahiyetinde göstermeye meraklı bir tavır takındığı; mevkuflardan Said Nursi’nin mensublarına gelince: Onlar, Said Nursi’nin zihnen normal olduğu bir zamanda ilmî ve ekserî vâkıfâne eserlerine kapılarak cezbeli ve ruhî heyecan halinde yazdığı gayr-ı ilmi eserlerine aldanmışlar ve onlardan dahi din mes’elelerini ve Kur’ân hakîkatlarını öğreneceğiz diye sâfiliklerinden peşine düşmüşler ve bunlar hüsn-ü niyet sâhibi olup, sırf dînî itîkad yönünden Said’e ve okudukları risâlelere bağlılık göstermişler.

Səs yoxdur