Emirdağ Lâhikası | Mektup 190 | 231
(231-231)

Sen geldin, namaza dair şeyler yazıp içimize ihtilâf verdin.” Ben de onun hiddetine karşı dedim: “Namaz kılmayan haindir, hainin hükmü merduddur.” Dehşetli bir pot kırdım. Hazır meb’us dostlarım telâş ettikleri ve herhalde beni ezeceklerini tahmin ettikleri sırada, bana karşı bir nevi tarziye verip o mecliste hiddetini geri alması, âdeta dehşetli bir kuvveti ve hakîkatı hissedip geri çekilmesi, ikinci gün husûsi riyaset odasında: “Hücumat-ı Sitte”nin “birinci desise” içinde bulunan “Meselâ: Ayasofya Camii ehl-i fazl ve kemâlden ilâ âhir...” cümlesinden başlıyan, ta “ikinci desîse”ye kadar, bir saat tamamen ona söyledim. Bütün hissiyatını ve prensibini rencide ettiğim halde bana ilişmemesi, hattâ taltifime çok çalışması, kat’iyyen bu üç cebbar fevkalâde kumandanların bu üç acib haletleri, adeta Eski Said’den korkmaları, şübhesiz ki Risâle-i Nur’un, ileride kahraman şâkirdlerin şahs-ı ma’nevîsinin harika bir kuvveti ve Risâle-i Nur’un parlak bir kerâmetidir.

Râbian: Kardeşimiz Yakub Cemâl’in Denizli şâkirdleri nâmına Ramazan ve Leyle-i Kadir tebrikine karşı bin Barekâllah, ve nefsine karşı mücadelesi veffakakellah ve İngiliz Devleti’nin payitahtında hatibleri kürsülerinde “Artık İngiltere’nin İslâmiyet’i kabul etmesi lâzımdır” diyerek bağırdıklarını ve beşeriyetin bütün hakîki ihtiyacatını cami’ olan Furkan-ı Hakîm’in âyetlerini birer birer okuyup tefsir ve beyân ettiklerini en son gazetede arkadaşların okuduklarını işitiyoruz diye o kardeşimizin bu havadisine bin elhamdülillah deriz. Evet o devletin hem dünyası, hem saltanatı, hem saadeti onunla kurtulabilir.

Mübârekler pehlivanı ve Nur’un büyük Abdurrahman’ı büyük ruhlu Küçük Ali’nin “Lemeat”daki, muvaffakıyetine binler Barekâllah ve ma’sûm mahdumu Nur Mehmed’in hâfızlığına bin Mâşaallah Veffaka-kellah deriz. Fakat “Lem’alar Mecmûası”nda “Sirâcınnûr”a ve “Sikke-i Gaybiye” ve “Tılsımlar”a giren parçalar mükerrer olmamak için tensibinize havale ediyoruz.

Umumunuza binler selâm.

* * *

(190)

Hem benim şahsım hakkında desin ki: Kat’iyyen bizce tahakkuk etti ki; bu adam, altı-yedi ay şiddetli hasta olduğu halde, kendi cismine nazar etmemek ve ehemmiyet vermemek için gâyet sevdiği doktorlara kat’iyyen ne müracaat etti ve ne de ilâçlarını aldı. Hem dünyaya bakmamak ve hem de hizmet-i îmaniyede ihlâsına zarar gelmemek için on sene zarfında –mahkemece isbat edilmiş ki,– harb-i umûmîye bakmamış, merak etmemiş.

Səs yoxdur