Emirdağ Lâhikası | Mektup 419 | 539
(539-540)

Hem de Türkiye ile ittifak etmeyen İslâmî hükümetlerde o mübârek dâireye karşı su’-i tevehhüm gelmemesine büyük bir vesilesi olan ve âlem-i İslâmın her tarafında belki Avrupa’da takdire mazhar olmuş Risâle-i Nur, o Diyânet dâiresini hem şerefini muhafaza ediyor, hem âlem-i İslâm’a karşı o dâirenin bir eseri olarak intişarı gâyet lâzım ve zarurî olduğunu, bu noktayı ehl-i vukuf tam nazara alsınlar. Onun için biçâre Said Nursî ve Nur talebelerinden yüz derece ziyâde Diyânet Riyaseti a’zaları, hocaları alâkadar olmak lâzım. Tâ ki, Risâle-i Nur dinsizlerin taarruzlarına karşı muhafaza ve himaye edilsin. Mükerrer beraatler verildiği halde intişarına mâni olan desisecileri susturmak lâzım...

Said Nursî


* * *

(419)

Hey’et-i Vekile’ye ve Tevfik İleri’ye

Arz ediyoruz ki: Şark Üniversitesi hakkında çok kıymettar hizmetinizi Üstadımıza söyledik. O dedi: Ben hasta olmasaydım, ben de o mes’ele için vilâyat-ı şarkiyeye gidecektim. Ben bütün ruh-u canımla Maarif Vekili’ni tebrik ediyorum. Hem ellibeş seneden beri, Medreset-üz Zehra nâmına Şark Üniversitesinin tesisine çalışmak ve o üniversiteyi biri Van’da, biri Diyarbekir’de, biri Bitlis’te olmak üzere üç tane veya hiç olmazsa bir tane Van’da tesis etmek için, Hürriyetten evvel İstanbul’a geldim. Hürriyet çıktı, o mes’ele de geri kaldı.

Sonra İttihadçılar zamanında Sultan Reşad’ın Rumeli’ye seyahatı münâsebetiyle Kosova’ya gittim. O vakit Kosova’da büyük bir İslâmî dâr-ül-fünun tesisine teşebbüs edilmişti. Ben orada hem İttihadçılara, hem Sultan Reşad’a dedim ki:

Şark böyle bir dâr-ül-fünuna daha ziyâde muhtaç ve Âlem-i İslâm’ın merkezi hükmündedir. O vakit bana va’d ettiler. Sonra Balkan harbi çıktı, o medrese yeri istilâ edildi. Ben de dedim ki: Öyle ise o yirmi bin altun lirayı Şark dâr-ül-fünun’una veriniz. Kabul ettiler.

Səs yoxdur