Emirdağ Lâhikası | Mektup 225 - 226 | 315
(315-315)

elbette biz bu hâdiseden -mezkûr noktalar için- kemâl-i sabır ve metanet içinde mesrurane şükür etmemiz lâzımdır. Denizli hapsinde teselli için yazdığımız bütün o küçük mektupları size de aynen tekrar ederim. İnşâallah o hakîkatlı fıkralar sizi de müteselli ederler.


* * *

(225)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Evvelâ: Hadsiz şükür ederim ki; Risâle-i Nur’un hakîki sâhibleri olan müftüler, vâizler, imamlar, hocalardan ma’nevî kahramanlar meydana çıktılar. Şimdiye kadar Nur’un fedakârları; gençler, mektepliler, muallimler idi. Bin bârekâllah Edhem, İbrahimler, Ali Osmanlar ehl-i medresenin yüzlerini ak ettiler, çekingenliklerini cesarete çevirdiler.

Sâniyen: Hâlîsane faaliyetlerinden ve heyecanlarından neş’et eden bu hâdiseden teessüf etmesinler. Çünkü, Denizli hapsi; netice itibariyle, ihtiyatsız hareket edenleri tebrik ettirdi. Zahmet pek az, fâide-i ma’nevîye pek çok oldu. İnşâallah bu üçüncüsü medrese-i Yusufiye, ikinciden geri kalmayacak.

Sâlisen: Meşakkat derecesinde sevâbın ziyâdeleşmesi cihetinde, bu şiddetli hâle şükretmeliyiz. Vazifemiz olan hizmet-i îmaniyeyi ihlâsla yapmağa çalışmalı; vazife-i İlâhîyye olan muvaffakıyet ve hayırlı neticeleri vermek cihetine karışmamalıyız.


deyip bu çilehânedeki sıkıntılara sabır içinde şükretmeliyiz. Amelimizin makbuliyetine bir alâmet ve kudsî mücahedemizin imtihanında tam bir şehâdetname almamıza bir emâredir bilmeliyiz.


* * *

(226)

BAŞTA MÜDÜR OLARAK HAPSİN HEY’ET-İ İDARESİNE SÛRETEN EHEMMİYETSİZ, FAKAT BENCE ÇOK EHEMMİYETLİ BİR MA’RÛZÂTIM VAR.

Yirmi iki sene tecrid-i mutlak içinde geçen hayatım ve yetmiş beş yaşında vücûdumun aşılara tahammülü yoktur. Hattâ çok zaman evvel beni aşıladılar, yirmi sene onun eseri olarak cerahat yapıyordu. Müzmin bir zehir hükmüne geçti. Emirdağı’ında iki doktor ve arkadaşlarım bunu biliyorlar.

Səs yoxdur