Emirdağ Lâhikası | Mektup 72 | 97
(97-108)

O ma’lûm zabit adam vasıta olup kulübeciği kaldırdılar. Bana da resmen tebliğ ettiler ki: “Daha camiye gitmeyeceksin.” Fakat ma’nasız habbeyi kubbe yapıp bir heyecan verdiler. Hiç ehemmiyeti yok, hiç de merak etmeyiniz. Tahminimce, her tarafda haddimden pek fazla teveccüh-ü âmmeyi kırmak için, bana böyle ba’zı bahânelerle ihanet ediyorlar. Eski zamanımı düşünüp güya tahammül etmeyeceğim. Halbuki, Risâle-i Nur’un selâmet ve intişarına halel gelmemek şartiyle her gün bin ihanet ve tazibler de gelse, Allah’a şükrederim. Ben ehemmiyet vermediğim gibi, buradaki talebeler de hiç sarsılmıyorlar. Çoktanberi beklediğimiz bu hadise de, inâyet-i İlâhîye ile hafif geçti.

Umum kardeşlerimize birer birer selâm ve dua ediyoruz.

* * *

(72)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Nur-u Muhammedîye ve sahabeye bakan dört sahife çok güzeldir. Âhirinde, Risâle-i Nur’a ve dolayısiyle bize bakan kısımlar Hasan Feyzi’nin hüsn-ü zannı pek fazla gitmiş. Gerçi o âhir kasidesinde Risâle-i Nur’un hakîkatını ve şahs-ı ma’nevîsini murad etmiş. Yine ta’dile muhtaç gördüm. Ba’zı kelimeleri ilâve ve bir kaçını tebdil ettiğim halde, yine ondan benim hisseme düşen, bin derece haddimden ziyâdedir diye, titredim. Fakat mâdem şâkirdleri şevke ve gayrete getiriyor, size havale ediyorum. Siz, hem bu zamandaki vehhamlıları, hem mesleğimizin muktezası olan mahviyet ve ihlâs ve terk-i enaniyet noktalarını nazara alınız; münasib gördüğünüz kelimeleri tadil ediniz. Bu fütur zamanında ehemmiyetli bir kamçıyı teşviktir, arkadaşlara gönderebilirsiniz.

Hem o kıymetli kardeşimiz, merhum Hâfız Ali’nin (R.A.) varisi ve halefi yerinde Risâle-i Nur’a fevkalâde irtibat ve sadakatle bağlıdır. Benim ta’dilimden gücenmesin.

Gâyet samimî bir kanaatla ve kuvvetli bir itimad ile ve derin bir ilimle ve parlak bir îman ile Risâle-i Nur’un mahiyetini iki def’adır tarif eden Risâle-i Nur’un has şâkirdlerinden ve ehemmiyetli eski muallimlerinden Hasan Feyzi’nin “Sikke-i Tasdik-i Gaybî”den aldığı bir ilham ile Risâle-i Nur hakkında ve o nurun menbaı ve esası olan Nur-u Muhammedi (A.S.M.) ve hakîkat-ı Kur’ân ve sırr-ı îman tarifinde bu kasideyi yazmıştır.

Səs yoxdur