Emirdağ Lâhikası | Mektup 257 - 258 | 344
(344-344)

Eskişehir ve Denizli’de tam faidesi görüldü. Burada daha ziyâde faide olacak ki, bu nâzik zaman ve zeminde Nur’un dersleriyle geçen fırtınacık (Hâşiye) yüzden bire indi. Yoksa ihtilâftan ve böyle hâdiselerden istifade eden ve fırsat bekliyen harici muzır cereyanlar o baruta ateş atıp bir yangın çıkacaktı.


Said Nursî


* * *

(257)

Aziz, Sıddık, Sarsılmaz, Sıkıntıdan Usanıp Bizlerden Çekilmez Kardeşlerim!

Şimdi maddî ma’nevî bir sıkıntıdan nefsim sizin hesabınıza beni mahzun eylerken, birden kalbe geldi ki, hem senin, hem buradaki kardeşlerin tek birisiyle yakında görüşmek için bu zahmet ve meşakkatin başka sûrette on mislini çekseydiniz yine ucuz olurdu. Hem Nur’un takvadârâne ve riyazetkârâne meşrebi, hem umuma ve en muhtaçlara hattâ muarızlara ders vermek mesleği, hem dâiresindeki şahs-ı ma’nevîyi konuşturmak için eski zamanda ehl-i hakîkatın senede hiç olmazsa bir iki def’a içtimâları ve sohbetleri gibi; Nur şâkirdlerinin de, birkaç senede en müsait olan medrese-i Yusufiye’de bir def’a toplanmalarının lüzumu cihetinde bin sıkıntı ve meşakkat dahi olsa ehemmiyeti yoktur. Eski hapislerimizde birkaç zaif kardeşlerimizin usanıp dâire-i Nuriye’den çekinmeleri, onlara pek büyük bir hasaret oldu ve Nurlara hiç zarar gelmedi. Onların yerine daha metin, daha muhlis şâkirdler meydana çıktılar. Mâdem dünyanın bu imtihanları geçicidir, çabuk giderler. Sevablarını, meyvelerini bizlere verirler. Biz de inâyet-i İlâhîyyeye îtimad edip sabir içinde şükretmeliyiz.

Said Nursî


* * *

(258)


Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Evvelâ: Son iki parçayı ya eski harf veya makine harfiyle berây-ı ma’lûmat gayr-ı resmî, mahkeme reisine münasip gördüğünüz bir ciddî adamla verdiğiniz vakit, ayrı bir pusla da ona yazınız ki, Said size teşekür eder, der: “Pencereleri açtılar. Fakat hiçbir kardeşim ve hizmetçilerime, yanıma gelmeğe müdde-i umumî müsaade vermiyor.


Hâşiye: Bu fırtına ise Afyon hapsinde bir isyan çıktı, hiç bir Nur talebesi karışmadı.

Səs yoxdur