Emirdağ Lâhikası | Mektup 118 | 157
(157-157)

İkincisi: İnsaniyet nâmına sizden isterim ki, tâ bayrama kadar benim yüzümü dünyaya çevirmeyiniz. Ben sizi düşünmediğim gibi; siz dahi beni unutunuz. Bu mübârek aylarda benim gibi dünyadan küsmüş bir biçâreyi âhiret zararına gâyet ehemmiyetsiz dünya işleriyle meşgul etmeye mecbur etmeyiniz.

* * *

(118)

Bu manidar yeni zelzeleyi merak ettim. Kalben dedim: Eğer sâir yerlerde bu şiddetle olmuşsa, her halde Nur Şâkirdlerine dahi yine bir tecavüz var. “Yoksa benim yalnız mektubumla alâkadardır?” diye sordum. Dediler: Yalnız Ankara hafif, Afyon ve Eskişehir ve bu Emirdağı’nda ve en şiddetlisi bu kasabada olmuş. Fakat medâr-ı hayrettir ki, dört def’a şiddetli olduğu halde, hiçbir zarar olmadı. Bunun bir hikmeti budur, kat’i emir verilmiş ki: “Said’i cebren hükümete getiriniz.” Bekçiler ve bir onbaşı gelmişler. Kapımı kapamıştım, kilitlemiştim. Onlar demişler: “biz istifa ederiz, onun kapısını kırmayacağız.” Dönmüşler, gitmişler. Demek bu husûsi zelzele müdafaatımdaki zelzeleler gibi Risâle-i Nur’la alâkadardır ki; bu def’a husûsi kaldı, hem şiddetiyle beraber zararsız geçti. Eğer Nurun buradaki küçücük medresesinin kapısını kırsaydılar, elbette tokat ciddi olacaktı; yalnız ihtar için olmıyacaktı. Gerçi bu taarruz cüz’i ve hafif idi, fakat ben gizlemem ki, hiç bu def’a gibi damarıma dokunmamışdı. Fakat Nur ve Nurcuların hatırı için, hârika tahammül ettim. Çünkü o bedbaht, hükümette, vazife sandalyasında bana şetmedip hizmetçime der: “Git, O’na söyle.” Hükümetin nüfuzunu serseri şahsına mâlederek meydan okumuş ve eski Said’in bende irsiyet kalan damarıma çok ilişti. Fakat fevkalâde ehemmiyetli olan sükûn ve temkin ve i’tidal-i dem ve sabır ve tahammülün kat’i lüzumu beni teskin etti.

Salisen: Marangoz merhum Barla’lı, hârika sadakatli Mustafa Çavuşun tam yerine geçen Medrese-i Nuriyenin tam çalışkan kahramanlarından Marangoz Ahmed’in benim için Sava’nın Davraz Dağı’nda berzahî ve uhrevî bir menzil, bir mezar düşünmesi ve yazması, beni çok sevindirdi ve hazinane ağlattırdı.

* * *

Səs yoxdur