Emirdağ Lâhikası | Mektup 171 | 211
(211-211)

O zatı cidden tebrik ediyorum. Cenâb-ı Hak muvaffak eylesin. Hem ona, hem mektubunda isimleri bulunan yeni ve çok Nurculara selâm ediyorum. Onun uzun mektubunu, hastalığımdan, tashih ve ıslah ve ta’dil edemedim. Hakkımda pek ziyâde senalarını ya kaldırmak, ya ta’dil etmek lâzımdır. “Lâhika”ya girmek için sûretini size gönderiyorum. İnşâallah Hasan Feyzi, Ahmed Fuat, muallimleri, Nurlara sevkettikleri gibi; bu gayretli kardeşimiz de hocaları Nurlara sevkedecek.

Ben Denizli Otelinde iken bana mahdumiyle ara sıra ekmek, ateş cihetinde hizmet eden ve Tahir Çavuşla bana mektub gönderen ekmekçi Mustafa’ya da selâm ediyorum.

Umuma binler selâm ve selâmetlerine dua ederiz.

(171)

Deniliyor ki: Neden Nur şâkirdlerinin kuvvetli hüsn-ü zanları ve kat’i kanaatları senin şahsın hakkında Nurlara daha ziyâde şevklerine medar olan bir makamı ve kemâlâtı şahsına kabul etmiyorsun.. Yalnız Risâle-i Nur’a verip, kendini çok kusurlu bir hâdim gösteriyorsun?

Elcevab: Hadsiz hamd ve şükür olsun ki, Risâle-i Nur’un öyle kuvvetli ve sarsılmaz istinad noktaları ve öyle parlak ve keskin hüccetleri var ki; benim şahsımda zannedilen meziyete, isti’dâda ihtiyacı yoktur. Başka eserler gibi müellifin kabiliyetine bakıp, makbuliyeti ve kuvveti ondan almıyor. İşte meydanda.. Yirmi senedir kat’i hüccetlerine dayanıp, şahsımın maddî-ma’nevî düşmanlarını teslime mecbûr ediyor. Eğer şahsiyetim ona ehemmiyetli bir nokta-i istinad olsaydı, dinsiz düşmanlarım ve insafsız muarızlarım, kusurlu şahsımı çürütmekle, Nurlara büyük darbe vurabilirdiler. Halbuki o düşmanlar, divaneliklerinden, yine her nevi desiselerle beni çürütmeye ve hakkımda teveccüh-ü âmmeyi kırmağa çalıştıkları halde; Nurların fütuhatına ve kıymetine zarar veremiyorlar. Yalnız ba’zı zaif ve yeni müştakları bulandırsa da vazgeçiremiyor.Bu hakîkat için –hem bu zamanda enaniyet ziyâde hükmettiği için– haddimden çok ziyâde olan hüsn-ü zanları kendime almıyorum; ve ben, kardeşlerim gibi, kendi nefsime hüsn-ü zan etmiyorum.

Səs yoxdur