Emirdağ Lâhikası | Mektup 394 | 488
(488-490)
(394)



Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Evvelâ: Hem geçmiş, hem gelecek, hem maddî, hem ma’nevî bayramlarınızı ve mübârek gecelerinizi bütün ruh u canımla tebrik ve ettiğiniz ibâdet ve duaların makbuliyetini rahmet-i İlâhîyeden bütün ruh u canımızla niyaz edip, isteyip, o mübârek dualara âmin deriz.

Sâniyen: Hem çok def’a ma’nevî, hem çok cihetlerden ehemmiyetli iki suallerine mahrem cevab vermeye mecbûr oldum.

Birinci Sualleri: Ne için eskiden hürriyetin başında siyasetle hararetle meşgul oluyordun? Bu kırk seneye yakındır ki, bütün bütün terk ettin?

Elcevab: Siyaset-i beşeriyenin en esaslı bir kanun-u esasîsi olan: “Selâmet-i millet için ferdler feda edilir. Cemâatin selâmeti için eşhas kurban edilir. Vatan için herşey feda edilir.” diye; bütün nev’-i beşerdeki şimdiye kadar dehşetli cinayetler bu kanunun sû’-i isti’malinden neş’et ettiğini kat’iyyen bildim. Bu kanun-u esasî-yi beşeriye, bir hadd-i muayyenesi olmadığı için çok sû’-i isti’male yol açmış. İki harb-i umûmî, bu gaddar kanun-u esasînin sû’-i isti’malinden çıkıp bin sene beşerin terakkiyatını zîr ü zeber ettiği gibi, on cani yüzünden doksan ma’sûmun mahvına fetva verdi. Bir menfaat-i umûmî perdesi altında şahsî garazlar, bir cani yüzünden bir kasabayı harab etti. Risâle-i Nur bu hakîkatı ba’zı mecmûa ve müdafaatta isbat ettiği için onlara havale ediyorum.

İşte beşeriyet siyasetlerinin bu gaddar kanun-u esasîsine karşı Arş-ı Azam’dan gelen Kur’ân-ı Mu’ciz-ül Beyân’daki bu gelen kanun-u esasîyi buldum. O kanunu da şu âyet ifade ediyor:


Yâni bu iki âyet, bu esası ders veriyor ki: “Bir adamın cinayetiyle başkalar mes’ul olmaz. Hem bir ma’sûm, rızası olmadan, bütün insana da feda edilmez. Kendi ihtiyariyle, kendi rızasiyle kendini feda etse, o fedakârlık bir şehadettir ki, o başka mes’eledir.” diye hakîki adâlet-i beşeriyeyi te’sis ediyor. Bunun tafsilâtını da Risâle-i Nur’a havale ediyorum.

Səs yoxdur