Emirdağ Lâhikası | Mektup 347 | 411
(411-411)

Fakat Nur Risâlelerinin ve Nurcuların siyasetle alâkaları yok ve Risâle-i Nur, rıza-i İlâhîden başka hiç bir şeye âlet edilmediğinden, mümkün olduğu kadar Risâle-i Nur’un mensubları, içtimâî ve siyasî cereyanlara karışmak istemiyorlar. Yalnız Sebilürreşad, Doğu gibi mücahidler îman hakîkatlarını ehl-i dalâletin tecavüzatından muhafazaya çalıştıkları için, ruh u canımızla onları takdir ve tahsin edip onlarla dostuz ve kardeşiz; fakat siyaset noktasında değil. Çünkü îman dersi için gelenlere tarafgirlik nazariyle bakılmaz. Dost düşman derste fark etmez. Halbuki siyaset tarafgirliği, bu ma’nayı zedeler. İhlas kırılır. Onun içindir ki, Nurcular emsalsiz işkencelere ve sıkıntılara tahammül edip Nur’u hiç bir şeye âlet etmediler. Siyaset topuzuna el atmadılar. Hem Nur Risâleleri küfr-ü mutlakı kırdığı için, küfr-ü mutlakın altındaki anarşiliği ve üstündeki istibdâd-ı mutlakı kırdığı cihetle, bir nevi siyasete teması var tevehhüm edilmiş. Halbuki Nur’un tercümanı, birtek mes’ele-i îmaniyeyi dünya saltanatına değişmediğini mahkemelerde dâva edip yirmi beş sene tarz-ı hayatiyle ve emarelerle isbat etmiştir.”


Kardeşleriniz
Sadık, İbrahim, Zübeyr


* * *

(347)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Evvelâ: Bütün ruh u canımızla sizin faaliyetinizi ve muvaffakıyetinizi tebrik ediyoruz. Benim bütün elemlerime ve hastalıklarıma ilâç, Medreset-üz-Zehra’nın faaliyetinden ve muvaffakıyetinden ileri geliyor.

Sâniyen: Asâ-yı Musa’nın Arabçaya güzelce tercümesi için bir pusula yazmıştım. Bugün Ankara’ya giden Zübeyr ile Seyyid Sâlih’e gönderecektim. Hem Tarsus’da mütekaid bir zabitin samimî bir mektubuyla Risâle-i Nur’dan ba’zı kitabı istediğine dâir mektubunu, onu da Ankara yoluyla size gönderecektim. Birden Antalya Elmalı’nın gâyet hâlis Nurcuları nâmına, hem kendisi haremiyle beraber Afyon’a kadar gelen ve orada Nurların neşrine vasıta olan İbrahim Efendi birden şimdi geldi; ben de onunla size gönderdim. Umuma selâm.

* * *
Səs yoxdur