Emirdağ Lâhikası | Mektup 241 - 242 | 326
(326-326)
(241)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim !

Şimdi namazda bir hâtıra kalbe geldi ki; kardeşlerin ziyâde hüsn-ü zanlarına binaen, senden maddî ve ma’nevî ders ve yardım ve himmet bekliyorlar. Sen nasıl dünya işlerinde hasları tevkil ettin, erkânların meşveretlerine bıraktın ve isabet ettin. Aynen öyle de; uhrevî ve Kur’ânî ve îmanî ve ilmî işlerinde dahi Risâle-i Nur’u ve şâkirdlerinin şahs-ı ma’nevîlerini tevkil ile o hâlis, muhlis hasların şahs-ı ma’nevîleri senden çok mükemmel o vazifeni kendi vazifeleriyle beraber yaparlar. Hem dâima da şimdiye kadar yapıyorlar. Meselâ, seninle görüşen muvakkat bir dirhem ders ve nasihat alsa, Risâle-i Nur’dan, bir cüz’ünden yüz dirhem ders alabilir. Hem senin yerinde ondan nasihat alır, sohbet eder. Hem Nur şâkirdlerinin hasları, bu vazifeni her vakit yapıyorlar. Ve inşâallah pek yüksek bir makamda bulunan ve duası makbul olan onların şahs-ı ma’nevîleri, dâimi beraberlerinde bir üstad ve yardımcıdır diye ruhuma hem teselli, hem müjde, hem istirahat verdi.

* * *

(242)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Bu iki gün zarfında iki küçük patlak, zâhirî hiçbir sebep yokken acib, mânidar bir tarzda olması tesadüfe benzemiyor.

Birincisi: Koğuşumda muhkem demirden olan soba birden kuvvetli tabanca gibi ses verip aşağısındaki kalın ve metin demiri bomba gibi patladı, iki parça oldu. Terzi Hamdi korktu, bizi hayret içinde bıraktı. Halbuki çok def’a kışta taşkömürü ile kızgın kırmızılaştığı halde tahammül ediyordu.

İkincisi: İkinci gün Feyzilerin koğuşunda hiç bir sebep yokken birden su destisi üstünde duran bardak acib sûrette parça parça oldu. Hatıra geliyor ki; inşâallah bize zarar dokunmadan, aleyhimizdeki dehşetli bombalar Ankara’nın altı makamatına gönderilen müdâfaat nüshaları patlattırdılar, bize zarar vermeden aleyhimize ateşlenen ve kızışan hiddet sobası iki parça oldu. Hem ihti’mal var ki; mübârek soba, benim teessüratımı ve tazarruatımı dinliyen tek ve menfaatli arkadaşım bana haber veriyor ki: “Bu zindan ve hapishâneden gideceksin, bana ihtiyaç kalmadı...”

* * *
Səs yoxdur