Emirdağ Lâhikası | Mektup 271 - 272 | 352
(352-352)

Sâniyen: Sebebsiz kalın demir sobanın parçalanmasiyle verdiği haber ve biz dahi o işârete binâen tam bir ihtiyat ve temkinle geçen fırtınacık, yüzden bire indi, barut ateş almadı. Şimdi yine, sebebsiz mataramın acib bir tarzda küçücük parçalara inkısam etmesi, (Bir hâşiyecik) bize tekrar tam bir temkine ve tahammüle ve ihtiyata sarılmamızın lüzumunu haber veriyor. Aldığım ma’nevî bir ihtarla, gizli münafıklar, dindarlara karşı namazsız sefahetçileri ve mürted komünistleri isti’mal etmek istiyorlar, hattâ parmaklarını buraya da sokmuşlar.

Said Nursî


* * *

(271)

Aziz, Sıddık, Sarsılmaz Kardeşlerim!

Sizi ruh u cânımla tebrik ederim ki, çabuk yaramızı tedâvi ettiniz. Ben de bu gece şifadan tam ferahlandım. Zaten “Medreset-üz-Zehra” tevessü edip, hakîki ihlâs ve tam fedakârâne terk-i enaniyeti ve tevâzu-u tâmmı dâire-i Nur’da aşılıyor, neşreder. Elbette gâyet cüz’î ve muvakkat hassasiyet ve titizlik ve nazlanmak, o kuvvetli dersini ve uhuvvet alâkasını bozamaz ve “İhlâs Lem’ası” bu noktada mükemmel nâsihdir. Şimdi en ziyâde bizi ve Nurları vurmak ve sarsmak için en fena plân, Nur Talebelerini birbirinden soğutmak ve usandırmak ve meşrep ve fikir cihetinde birbirinden ayırmaktır. Gerçi gâyet cüz’î bir nazlanmak oldu. Fakat göze bir saç düşse başa düşen bir taş kadar incitir ki, büyük bir hâdise hükmünde mataram haber verdi. Merhum Hâfız Ali’nin (R.H.) küçücük böyle bir hâlden, vefatından bir parça evvel şekvası, o vakitten beri belki yüz def’a hatırıma gelip beni müteessir etmiş.

Said Nursî


* * *

(272)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Talebelerin itiraznâmelerini müdüre vermedim. Dedim: Diyânet Riyaseti’ne ve bize risâlelerimizle beraat veren Ankara’nın Ağız Ceza dâiresine –itiraznâmenin âhiriyle beraber– göndermek istiyoruz.


Bir Hâşiyecik: Dün kalbimde bir ferah ve sevinç vardı. Birden baktım, Nurs’daki kardeşim, Nurs’un balını bir matara içinde sekiz ay evvel bana, Emirdağı’na göndermişti. Dün de Emirdağı’nda bana geldi. Aman bana, çabuk getirin dedim. Bekledim, gelmedi... o sevinç bir hiddete döndü. Yüz matara kadar yanımda kıymetli bulunan o ballı matarayı yabani ellere verip çarşıya gönderilmesi sebep olup, o matara da birdenbire kırıldı. Kırk sekiz seneden beri görmediğim Nurs köyümün, meskat-ı re’simin bir teberrükü olan o tatlıdan, bayram tatlısı olarak herbir kardeşim bir parçacığını tatsın diye bir mikdar gönderdim.

Səs yoxdur