Kardeşlerim! Çok ihtiyat ediniz, münafıklar çoktur.
Mümkün oldukça risâlelerin buradan irsal edildiğini söylemeyiniz; tâ Risâle-i Nur hizmetine zarar gelmesin.
Maatteessüf ben burada bütün bütün yalnız kaldığım için, çok ehemmiyetli hakîkatlar yazılmadan, kaydedilmeden geldiler ve gittiler. Kuleönü’nün hâlis ve ciddî ve mübârek çalışkanlarına ve İslâmköyü’nün sadık ve gayretli ve kesretli talebelerine ve Barla’da vefadar ve kıymetli dostlarıma ve bilhassa Eğirdir’de fedakâr ve vefadar Hakkı ve Mehmed gibi kardeşlerime ve sâir umum ihvanıma binler selâm ve dualar.
Dualarınıza kuvvetli itimad eden ve çok muhtaç bulunan
Kardeşiniz
Said Nursî
Aziz, Sıddık ve Fedakâr ve Vefakâr Kardeşlerim ve Hizmet-i Kur’âniye ve Îmâniyede Kuvvetli ve Kıymetli ve Çalışkan ve Muktedir Arkadaşlarım!
Bu dünyada benim için medâr-ı teselli sizlersiniz ve hakkınızda büyük ümidlerimi doğru çıkardınız. Cenâb-ı Hak sizden ebeden razı olsun, âmîn!
İrsalatınız ve bilhassa Onuncu Söz buraya o derece fâide verdi ki, her-bir sahifesine mukabil elimden gelseydi büyük bir hediye verirdim. Çoktan beri göremediğim için ben hangisini okursam “En birinci budur” derdim. Ötekine bakardım, “Bu birincidir.” Daha öbürüsüne baktıkça hayret ederek kat’î kanaatım geldi ki; Risâle-i Nur’un kitabları birbirine tercih edilmez. Her birinin, kendi makamında riyâseti var. Ve bu zamanı tenvir eden bir mu’cize-i ma’neviye-i Kur’aniyedir...
Onuncu Sözün tatlı bir kerâmeti; iki üç senedir bana hapiste verdikleri gibi arzuma muhalif olarak her gün bir tayın veriliyordu.