Kastamonu Lahikası | Mektup 22 | 34
(33-34)

Hem kıyametin vaktini kat’î tarzda kimse bilmez; fakat, böyle îmalar ile bir nevi kanaat, bir gâlib ihtimal gelebilir. Fatiha’da



ashâbının taife-i kübrasını tarif eden



fıkrası, şeddesiz bin beş yüz altı veya yedi ederek, tam tamına



fıkrasının makamına tevafuku ve Ma’nasına tetabuku ve şedde sayılsa



fıkrasına üç ma’nidar farkla tam muvafakatı ve ma’nen mutabakatı bu hadîsin îmasını te’yid edip remz derecesine çıkarıyor. Ve müteaddid âyât-ı Kur’âniyede



gelmesi, bir ma’nayı remz ile Risâle-i Nur’a ma’naca ve cifirce îma etmesi remze yakın bir îma ile; Risâlet-in-Nur şâkirdlerinin taifesi, âhirzamanda o taife-i kübra-i a’zamın âhirlerinde bir hizb-i makbul olacağını işaret eder diye def’aten birden ihtar edildi.


Aziz Kardeşlerim!

Bu saatte ben Kur’an okurken, Risâle-i Nur ile ziyâde alâkadar olan Sûre-i İbrahim’de bir âyet beni meşgul ederken, Emin size göndereceği mektubu getirdi ve dar vaktimizde bu geniş âyetin denizinden ancak bir katrecik bu parçaya girebildi. Birkaç dakika zarfında yazdık, vakit bulmadık, kusura bakmayınız.

* * *
Səs yoxdur