Kastamonu Lahikası | Mektup 64 | 99
(98-99)

Hem bu Tahir’in yüzünden bugünden itibaren Atabey de, İslâmköyü, Sava Köyü, Kuleönü Karyeleri gibi Nurs Karyesine arkadaş olup umum ma’nevî kazancıma hissedar oldu.

Isparta’nın Hâfız Ali’si elhak ikinci bir Hüsrev olduğuna, benim de kanaatım geldi. Cenâb-ı Hak onu ve Mehmed Zühdü gibi çok fedakârları ve Risâle-i Nur’un hakîki sâhiblerini Isparta’ya ihsan eylesin, âmîn.

Mübâreklerin kahramanlarından büyük Abdurrahman’ın, Küçük Ali’nin, Hâfız Mustafa’nın faaliyet ve gayretleri ve Hâfız Mustafa’nın bu def’aki mektubundaki bazı noktaları, beni sürûr yaşıyla ağlattırdı. Yalnız bu kadar var ki; bir zarf içinde gönderilen yirmi beş banknot bulundu, kimin zarfından olduğunu bilemedik.

Bilirsiniz ki, bütün ömrümde kimseden hediyeleri kabul edemiyorum. Hattâ Rüşdü’nün bu def’aki hediyesini de reddedip hatırını kırdım, geri çevirdim. Cenâb-ı Hak, beni muhtaç bırakmıyor. İnsanlara da muhtaç etmiyor. Beni merak etmeyiniz.

Fakat Mübârekler Hey’etinde öyle bir şahs-ı ma’nevî hissediyorum ki, kâidemi ona karşı muhafaza edemiyorum. O şahs-ı ma’nevîyi kızdırmamak ve rencide etmemek için, yalnız o paradan borç olarak beş lirayı bu bayram umûr-u hayriyesine sarfetmek için kabul ettim. Yirmisini Sabri vasıtasıyla ve nâmıyla geri gönderip iade ediyorum, gücenmeyiniz. Ve bilhassa

( )

gâyet müstesna kalemiyle dört güzel hediyeleri pek çok kıymetdar göründü. İnşâallah bu havalide çokları şevkle kitâbete sevkedecek. Böyle kuvvetli kalemleri Risâle-i Nur’a ihsan eden Cenâb-ı Hakk’a yüz binler şükür.

Mübârekler Hey’etinden Mehmed’in mektubu beni çok sevindirdi. Şimdi yazdığım vakitte yanımda bulunan memleketin eşrafına okudum. O eşraflar da “Mâşâallah, Bârekâllah” dediler, hayretle alkışladılar. O mektubun ve ötekilerin birer kısmını Lâhika’ya kaydedeceğiz.

Səs yoxdur