Kastamonu Lahikası | Mektup 88 | 130
(130-131)

Ben tahmin ediyorum ki: Bütün küre-i arzın bu yangınında ve fırtınalarında, selâmet-i kalbini ve istirahat-ı ruhunu muhafaza eden ve kurtaran, yalnız hakîki ehl-i îmân ve ehl-i tevekkül ve rızadır. Bunların içinde en ziyâde kendini kurtaranlar, Risâle-i Nur’un dâiresine sadâkatla girenlerdir.

Çünki bunlar, Risâle-i Nur’dan aldıkları îmân-ı tahkikî derslerinin nuruyla ve gözüyle, herşeyde rahmet-i İlâhiyenin izini, özünü, yüzünü görüp, her şeyde kemâl-i hikmetini, cemâl-i adâletini müşahede ettiklerinden ke-mâl-i teslimiyet ve rıza ile, rubûbîyet-i İlâhiyenin icraatından olan musîbetlere karşı teslimiyetle, gülerek karşılıyorlar, rıza gösteriyorlar. Ve merhamet-i İlâhiyeden daha ileri şefkatlerini sürmüyorlar ki, elem ve azab çeksinler.

İşte buna binâen, değil yalnız hayat-ı uhreviyenin, belki dünyadaki hayatın dahi saadet ve lezzetini isteyenler, hadsiz tecrübelerle- Risâle-i Nur’un îmânî ve Kur’anî derslerinde bulabilirler.

* * *

(88)

Bugünlerde iki hatıradan iki ihtar:

Birincisi: Bu şehirde Risâle-i Nur’a intisâb eden ihtiyâre hanımlar sebat ettiklerini ve başkalar gibi sarsılmadıklarını düşündüm. Birden bu gelen hadîs-i şerif ihtar edildi:

Yani: “Âhirzamanda, kadınların samîmî dinlerine ve kuvvetli i’tikâdlarına tâbi’ olunuz.”

Evet ihtiyâr kadınlar fıtraten zaîfe ve hassas ve şefkatli olmalarından, herkesten ziyâde dindeki teselli ve nura muhtaç olduğu gibi; herkesten ziyâde fıtratlarında fedakârane şefkat cihetiyle, dinde bulduğu nihayetsiz şefkat-perverane bir nûr-u teselli ve iltifat-ı merhamet-i Rahman ve nokta-i istinad ve nokta-i istimdada ihtiyacı var. Tam sebat etmek, fıtratlarının muktezasıdır. Onun için, bu zamanda o hâcatı tam yerine getiren Risâle-i Nur, herşeyden ziyâde onların ruhlarına hoş geliyor ve kalblerine yapışıyor.

Səs yoxdur