Kastamonu Lahikası | Mektup 117 | 174
(174-176)
(117)

Aziz, Sıddık, Risâle-i Nur Şâkirdleri Kardeşlerim!

Risâle-i Nur şâkirdlerinin zaîf kısımlarına zarar veren, hatıra gelmeyen, ihtiyâr bir zâtın tarafından bir i’tirâz münâsebetiyle ve o gibi i’tirâzların esâsını kesecek bir hakîkatı beyan etmeye mecbur oldum. Evvelce birisine dediğim gibi, bunu tekrar ediyorum:

Hem mu’cîb-i taaccüb, hem medâr-ı teessüftür ki: Ehl-i hakîkat, ittifaktaki fevkalâde kuvveti zayi’ ettikleri ve zayi’ ile mağlub oldukları halde; ehl-i nifak ve dalâlet, meşrebine zıd olduğu halde, ittifaktaki ehemmiyetli kuvveti elde etmek için ittifak ediyorlar. Yüzde on iken, doksan ehl-i hakîkatı mağlub ediyorlar. Ve en ziyâde medâr-ı taaccüb ve medâr-ı hayret şudur ki:

En ziyâde muâvenet ve teşvik beklediğimiz ve onlar da o yardıma İslâmiyetçe ve meslekçe ve vazifeten mükellef oldukları bize yardımı yapmayıp, bilakis yanlış anlamasına binâen, Risâle-i Nur’un hizmetine fütûr verecek mevki-i içtimâiyelerinin ehemmiyetine istinaden i’tirâz etmişler. Bir hakîkate dâir beyanata i’tirâz etmişler.

Ben bilmiyorum hangi mes’eledir, hangi âyete dâirdir. Olsa olsa, gâyet mahrem kısmından olan Birinci Şuâ nâmında İşârât-ı Kur’aniye’den bir mes’eleye dâir olacaktır. Bu âciz kardeşiniz, hem o eski dost zâta hem ehl-i dikkate ve sizlere beyan ediyorum ki: Kur’an-ı Mu’ciz-ül Beyan’ın feyziyle Yeni Said hakaik-i îmâniyeye dâir o derece mantıkça ve hakîkatça bürhanlar zikrediyor ki değil müslüman ulemâsı belki en muannid Avrupa feylesoflarını da teslime mecbur ediyor ve etmektedir.

Amma Risâle-i Nur’un kıymet ve ehemmiyetine işâri ve remzî bir tarzda Hazret-i Ali (R.A.) ve Gavs-ı A’zam’ın (K.S.) ihbaratı nev’inden, Kur’an-ı Mu’ciz-ül Beyan’ın dahi bu zamanda bir mu’cize-i ma’nevîsi olan Risâle-i Nur’a nazar-ı dikkati celbetmesine ma’nayı işâri tabakasından rumuz ve îmaları, i’cazının şe’nindendir ve o lîsan-ı gaybın belâgat-ı mu’cizekârânesinin muktezasıdır.

Səs yoxdur