Kastamonu Lahikası | Mektup 118 | 178
(177-179)
LEMEÂT’TAN

FÂTİHANIN ÂHİRİNDE İŞARET OLUNAN
ÜÇ YOLUN BEYANI

Ey birâder-i pür emel! Hayali ele al, benimle beraber gel. İşte bir zemîndeyiz, etrafa bakarız; kimse de görmez bizi.

Çadır direkleri hükmünde yüksek dağlar üstünde karanlıklı bir bulut tabakası atılmış, hem o dahi kaplatmış zemînimizin yüzü.

Müncemid bir sakf olmuş, fakat altı yüzü açıkmış, o yüz güneş görürmüş. İşte bir bulut altındayız, sıkıyor zulmet bizi.

Sıkıntı da boğuyor, havasızlık öldürür. Şimdi bize üç yol var: Bir âlem-i ziyâdar, bir kerre seyrettimdi bu zemîn-i mecâzî.

Evet bir kerre buraya da gelmişim, üçünde ayrı ayrı dahi gitmişim. Birinci yolu budur: Ekseri burdan gider; o da devr-i âlemdir, seyahata çeker bizi.

İşte biz de yoldayız, böyle yayan gideriz. Bak şu sahranın kum deryalarına, nasıl hiddet saçıyor, tehdid ediyor bizi!

Bak şu deryanın dağvari emvâcına! O da bize kızıyor. İşte Elhamdülillah öteki yüze çıktık; görürüz güneş yüzü.

Fakat, çektiğimiz zahmeti ancak da biz biliriz. Of, tekrar buraya döndük şu zemîn-i vahşetzâr, bulut damı zulmetdar. Bize lâzım: Revnakdar eder kalbdeki gözü

Bir âlem-i ziyâdar. Fevkalâde eğer bir cesaretin var; gireriz de beraber, bu yol pür-hatarkâr. İkinci yolumuzu:

Tabîat-ı arzı deleriz, o tarafa geçeriz. Ya fıtrî bir tünelden titreyerek gideriz. Bir vakitte bu yolda seyrettim de geçtim (bînâz ve pürniyâzi).

Səs yoxdur