Kastamonu Lahikası | Mektup 132 | 212
(212-213)

Âhirzamanda, Âl-i Beyt-i Nebevî’nin (A.S.M.) cemaat-ı nûraniyesini temsil eden Hazret-i Mehdi’nin ve cemaatindeki şahs-ı ma’nevîde ancak içtima edebilir. Bu asırda, Cenâb-ı Hakk’a hadsiz şükür olsun ki, Risâle-i Nur’un hakîkatına ve şâkirdlerinin şahs-ı ma’nevîsine, hakaik-i îmâniye muhafazasında tecdid vazifesini yaptırmış. Yirmi seneden beri o vazife-i kudsiyede te’sirli ve fatihane neşriyle gâyet dehşetli ve kuvvetli zındıka ve dalâlet hücumuna karşı tam mukabele edip, yüzbinler ehl-i îmânın îmânlarını kurtardığını kırk binler adam şehâdet eder.

Amma benim gibi âciz ve zaîf bir bîçârenin, böyle binler derece haddimden fazla bir yükü yüklenmek tarzında, şahsı medâr-ı nazar etmemeli diyor ve size selâm ediyor. Biz de zâtınıza ve oradaki Risâle-i Nur’la alâkadar olanlara selâm ediyoruz.

Risâle-i Nur şâkirdlerinden
Emin, Feyzi, Kâmil


(132)

Azîz Sıddık, Müdakkik Kardeşlerim!

Birinci Şuâ’ İşârâtı Kur’aniyenin başında bir mukaddime olarak size gönderdiğimiz


âyetine dâir Feyzi’nin istihrâcı ve



âyetinin istihrâcı ve melfûfen bu def’a evvelce size gelen bir mektubdan intihâb ettiğimiz bu parçası ile berâber İşârât-ı Kur’âniye kimde varsa onun başında bir mukaddime olarak yazılsın. Çünki bu üç parça nasıl şimdiki itirâzı zir ü zeber etti, ileride gelen i’tirâzları da red eder bir mâhîyettedir.

Səs yoxdur