Evet başta Isparta Vilayeti olarak Risâle-i Nur dâiresi, birinci hakîkatı pek parlak ve güzel bir sûrette gösterdiği gibi; ikinci hakîkatı da, medeniyet-i sefihenin tuğyanını ve maddiyyunluk (Hâşiye) taununun aşılamasını çeviren ve idare eden ervah-ı habîsenin başlarına gelen bu dehşetli semâvî tokatlar, geniş bir dâirede, o Sırr-ı ’nın hakîkatını, tam tamına isbat etmiş.
Risâle-i Nur kat’î bürhanlara istinaden hükümleri; sâir hakaikte aynı aynına, te’vilsiz, tâbirsiz hakîkat çıkması ve yalnız işârât-ı tevafukiye ve sünûhat-ı kalbiyeye itimaden beyanatı, böyle dünyevî olan mesâil-i istikbâliyede neden ba’zan ta’bir ve te’vile muhtaç oluyor? diye hatırıma geldi.
Böyle bir cevab ihtar edildi ki: Gaybî istikbal-i dünyeviyede ve dünya işlerinde başa gelen hâdisatı bildirmemekte; Cenâb-ı Erhamürrâhimîn’in çok büyük bir rahmeti saklandığını ve gaybı gizlemekte çok ehemmiyetli bir hikmeti bulunduğu cihetleş, gaybî şeyleri haber vermekten yasak edip, yalnız mübhem ve mücmel bir sûrette, ya ilham veya ihtar ile bir emâreyi vesîle ederek, keşfiyatta ve rü’ya-yı sadıkada bir kısım gaybî hakîkatları ihsas eder. O hakîkatların husûsî sûretleri, vuku’undan sonra bilinir.
Kardeşlerim! Bu def’a Hilmi Bey ile gelen Re’fet ve Rüşdü’nün mektubları bizi çok sevindirdi. Zâten Hüsrev, Re’fet, Rüşdü Risâle-i Nur’a intisâbda eskiden beri beraber bulunmalarından, ben birisini tahattur etsem, üçü birden hatıra geliyor. Cenâb-ı Hakk’a hadsiz şükür ki, bu dehşetli fırtınalar onları ve sizleri sarsmadı. Mâşâallah, Re’fet şimdi de eski sadâkatını ve tam alâkasını tamamıyla muhafaza ettiğini anladık. Bir-iki senedir ondan hiçbir mektub ve hizmet-i Kur’aniyedeki vaziyetinden bir haber alamamıştım, merak ederdim. Bu def’a mektubunda, “Ne vakit bir araya gelsek, Sözler’den birini açıp okuyoruz.. tatlı tatlı istifade edip, üstadımızla görüşüyoruz.” demesi, bizi sürûr ile şükre sevketti. Sadâkatta namdar Rüşdü’nün mektubunda merak ettiğim noktaları beyan etmesi ve hizmet-i Nuriye tevakkuf etmemesi ve sizlere sıkıntı olmaması, bizi çok mesrûr eyledi.
Hâşiye: Evet maddiyyunluk taununun hastalığı nev-i beşere bu dehşetli sıtmayı ve küre-i arza bu titremeyi vermiştir.