Kastamonu Lahikası | Mektup 175 | 280
(278-280)

Ve Risâle-i Nur’un Âlem-i İslâm’da intişarına karşı, hayat-ı içtimâiye ve siyasiye cihetinde maniler çıkmamak için, Risâle-i Nur şâkirdleri musalahakârane vaziyeti almağa mükelleftirler. Sakın hocaların Cuma ve cemaatlerine ilişmeyiniz. İştirak etmeseniz de, iştirak edenleri tenkid etmeyiniz. Gerçi Îmâm-ı Rabbânî demiş ki: “Bid’a olan yerlere girmeyiniz.” Maksadı, sevabı olmaz demektir; yoksa, namaz battal olur değil. Çünki selef-i sâlihînden bir kısmı, Yezid ve Velid gibi şahısların arkasında namaz kılmışlar. Eğer mescide gidip gelmekte kebâire maruz kalırsa, halvethanesinde bulunması lâzımdır.

Sâlisen: Hasan Âtıf’ın mektubunda, cesur ve sebatkâr zâtlardan -ki efeler ta’bir ediyor- bahis var. Biz o cesur ve sebatkâr yeni kardeşlerimizi ruh u canla kabul ediyoruz. Fakat Risâle-i Nur dâiresine girenler, şahsî cesaretlerini kıymetleştirmek için, sarsılmaz bir sebat ve metânete ve ihvanlarının tesânüdüne cidden çalışmağa sarfedip, o cam parçası hükmünde şahsî cesaretini, hakîkatperestlik sıddıkıyetindeki fedakârlık elmas’ına çevirmek gerektir.

Evet mesleğimizde ihlas-ı tâmmeden sonra en büyük esâs, sebat ve metânettir. Ve o metânet cihetiyle şimdiye kadar çok vuku’at var ki; öyleler, herbiri yüze mukabil bu hizmet-i Nuriyede muvaffak olmuş. Âdi bir adam ve yirmi-otuz yaşında iken, altmış-yetmiş yaşındaki velilere tefevvuk etmişler var.

Hem bir adam, kendi başına cesareti güzel de olsa, bir cemaat-ı mütesanideye girdikten sonra, onların istirahatını ve sarsılmamalarını muhafaza etmek için, o şahsî cesareti istimâl edemez.


hadîs-i şerifinin sırrıyla hareket etmek, hem şimdilik bu müşevveş vaziyetlerde çok zararlı hem hocaları, hem ehl-i siyaseti Risâle-i Nur’a karşı cephe almağa ve tecavüz etmeye sebebiyet veren şapka ve ezan mes’eleleri ve deccal ve süfyan ünvanları, Risâle-i Nur şâkirdleri yabanilere karşı lüzumsuz medâr-ı bahs ve münazaa edilmemek lâzımdır ve ihtiyat etmek elzemdir ve itidal-i demmi muhafaza etmek vâcibdir.

Səs yoxdur