Emirdağ Lâhikası | Mektup 20 | 30
(30-30)

Fakat İslâm dâiresinde birisi dinsiz olsa, çoluk çocuğuna hiçbir cihetle temellük edilmez, hukukuna müdahale edilmez. Çünkü o ma’sûmlar, İslâmiyet rabıtasiyle dinsiz pederine değil, belki İslâmiyetle ve cemâat-i İslâmiye ile bağlıdır. Fakat kâfirin çocukları gerçi ehl-i necattırlar; fakat hukukta, hayatta pederlerine tâbi ve alâkadar olmasından, cihad darbesinde o ma’sûmlar memluk ve esir olabilirler.

Umum kardeşlerime birer birer selâm; ve kârı, bin binler olan Leyle-i Mi’racınızı tebrik ederim. Merhum Hacı İbrahim’in, Re’fet Bey gibi müteallikatlarına benim tarafımdan taziye edip deyiniz ki: O merhum, Risâle-i Nur dâiresi içindedir. Dâima onlara olan dualara mazhardır. Biz de hususi dahi ona dua ederiz.

* * *

(20)

Aziz, Sıdık, Sarsılmaz Kardeşlerim ve Varislerim!

Sual: “Tevafukla bu kerâmet nasıl kat’i sabit oluyor” diye kardeşlerimizden birisinin sualine küçük cevabdır.

Elcevab: Bir şeyde tevafuk olsa, küçük bir emare olur ki; onda bir kasd var; bir irade var; rastgele bir tesadüf değil. Ve bilhassa tevafuk birkaç cihette olsa, o emare tam kuvvetleşir. Ve bilhassa, yüz ihtimal içinde iki şey’e mahsus ve o iki şey birbiriyle tam münâsebetdar olsa, o tevafuktan gelen işâret sarih bir delâlet hükmüne geçer ki; bir kasd ve irade ile ve bir maksat için o tevafuk olmuş, tesadüfün ihtimali yok.

İşte bu mes’ele-i Miraciye de aynen böyle oldu. Doksan dokuz gün içinde yalnız Leyle-i Reğaib ve Leyle-i Mi’rac’a yağmur rahmetinin tevafuku ve o iki gece ve güne mahsus olması, daha evvel ve daha sonra olmaması ve ihtiyac-ı şedidin tam vaktine muvafakatı ve “Mi’raciye Risâlesinin” burada çoklar tarafından şevk ile kıraat ve kitabet ve neşrine rastgelmesi ve o iki mübârek gecenin birbiriyle birkaç cihette tevafuk etmesi ve mevsimi olmadığı için acib gürültülerle, söylenmeyecek maddî manevî zemin gürültüleriyle feryadlarına tehdidkârane ve tesellidarane tevafuk etmesi ve ehl-i îmanın me’yusiyetinden teselli aramalarına ve dalâletin savletinden gelen vesvese ve za’fiyetine karşı kuvve-i ma’nevîyenin takviyesini istemelerine tam tevafuku, bu geceler gibi, şeair-i İslâmiyeye karşı hürmetsizlik edenlerin hatalarına bir tekdir olarak, kâinat, bu gecelere hürmet eder, neden siz etmiyorsunuz? diye mânasında, kesretli rahmetle şeair-i İslâmiyeye karşı, hattâ semavat ve feza-yı âlem hürmetlerini göstermekle tevafuk etmesi, zerre mikdar insafı olan bilir ki, bu işde hususi bir kasd ve irade ve ehl-i îmana hususi bir inâyet ve merhamettir; hiçbir cihetle tesadüf ihtimali olamaz.

Səs yoxdur