Emirdağ Lâhikası | Mektup 32 | 45
(45-46)

Beni bilenler gibi, ben de bu hale çok hayret ederdim. Hattâ kendi kendime der idim: “Acaba ben mi divâne olmuşum ki, bütün dünyayı kendiyle meşgul eden bu hadisata bakmıyorum. Ehemmiyet vermiyorum. Yoksa insanlar mı divâne olmuşlar?” diye hayret içinde idim. Şimdi hem ma’nevî ihtarla, hem mezkûr hiss-i kablelvuku ile, hem meydandaki Risâle-i Nur’un galebe ve serbestiyeti ile tahakkuk etti ki; Risâle-i Nur’daki hakîkat-ı ihlâs, rıza’yı İlâhîden başka hiçbir şey’e âlet ve tâbi olamaz ve Kur’ândan başka hiçbir nokta-i istinadı olmadığını isbat etmek için o acib hâlet-i ruhiye verilmiş.

* * *

(32)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

“Meyvenin” Dördüncü Mes’elesindeki bir hakîkatın izahını Eski Said’in âfaka bakmak damariyle ve bana hizmet eden kâtibin Ramazan başlarında bayram alâmetini şarkta bir hadisenin te’siriyle heyecanla demesi ve bu Ramazan-ı Şerifteki kıymetdar vakitleri radyonun malâyâniyatiyle zayi etmemesi için ma’nen kalbime kaç def’a ihtar edildi ki; o geniş ve karışık fırtınalı hakîkatın kısaca zararlarını beyan eyle. Ben de gâyet muhtasar ba’zı işâretler nevinde, Risâle-i Nur şâkirdlerinin meraklarını tadil etmek niyetiyle beyan ediyorum. Fakat hem mes’ele çok geniş, vaktim de dar, halim de perişan olmasından, anlamasında zahmet çekeceksiniz, zekâvetinize güveniyorum.

Meyvenin o Dördüncü Mes’elesinde denilmiş ki: Dünya siyasetine karışmadığımın sebebi, o geniş ve büyük dâirede vazife az ve küçük olmakla beraber, cazibedarlık cihetiyle meraklıları kendiyle meşgul eder; hakîki ve büyük vazifelerini onlara unutturur veya noksan bıraktırır; hem her halde bir tarafgirlik meylini verir, zâlimlerin zulümlerini hoş görür, şerik olur, mealinde orada denilmiştir.

Şimdi ben de derim ki: Merak yüzünden ve âfâkî hadisatın verdiği sarhoşane gafletten zevk alan biçâreler! Eğer insanın fıtratındaki merak, insaniyet damariyle sizin farz ve lâzım vazifeniz zararına o hadise o geniş boğuşmalara sevkediyor. Bu da bir ihtiyac-ı ma’nevîdir, fıtrîdir derseniz ben de derim:

Səs yoxdur