Emirdağ Lâhikası | Mektup 40 | 57
(57-57)

Orada demiştim: Hem ben itiraf ediyorum ki: Böyle makbul bir eserin mazharı olmak hiçbir vecihle o makama liyakatım yoktur. Fakat küçük ehemmiyetsiz bir çekirdekten, koca dağ gibi bir ağacı halketmek, kudret-i İlâhîyenin şe’nlerindendir ve âdetidir ve azametine delildir. Ben kasemle te’min ederim ki, Risâle-i Nur’u senadan maksadım, Kur’ânın hakîkatlarını ve îmanın rükünlerini te’min ve isbat ve neşirdir. Hâlık-ı Rahîme hadsiz şükür olsun ki, kendimi kendime beğendirmemiş, nefsimin ayıblarını ve kusurlarını bana göstermiş ve o nefs-i emmareyi başkalara beğendirmek arzusu kalmamış.

Evet kabir kapısında bekliyen bir adam, arkasındaki fâni dünyaya riyakârane bakması, acınacak bir hamakattır ve dehşetli bir hasarettir. Cenâb-ı Hak, beni böyle hasaretlerden muhafaza eylesin, âmîn!

Umum kardeşlerime birer birer selâm ve dua eder ve dualarını rica ederiz.

* * *

(40)

Aziz, Sıddık, Mübârek Kardeşlerim!

Sizin mübârek Ramazanınızı ve Leyle-i Kadrinizi ve bayramınızı bütün ruh u canımızla tebrik ve tes’id ediyoruz. Cenâb-ı Erhamürrahimîn, emsal-i kesiresiyle sizleri müşerref eylesin, âmîn!

Bu Ramazan-ı Şerifde gerçi bir tesmim neticesinde ziyâde sıkıntı ve ızdırab çektimse de Cenâb-ı Hakka hadsiz şükür olsun ki, sabır ve tahammül ihsan eyledi. Ve hastalığın ehemmiyetli sevabı da ızdırabın verdiği gaflet noktalarını izale eyledi. Dualarınız berekâtiyle, bu def’a da o tesmimden tam kurtuldum. Fakat verdiği zafiyet ve sarsıntı, ara sıra sıkıntı verir.

Size yazmıştım ki: Nasıl “Hizb-i Nuriye” Risâle-i Nur’un ve “Âyet-ül Kübrânın” bir hülâsasıdır; öyle de on dakika zarfında “Hizb-i Nuriyenin” bir hülâsası, bu Ramazan-ı Şerifin feyzinden ve Ramazanda te’lif edilen ve yeni intişar eden Ramazaniye Risâlesi olan Âyet-ül Kübrânın otuz üç mertebe-i vücub ve vücûd ve tevhid, otuz üç elsine-i külliye ile tezahür ettiği gibi; ruh ve hayal ve kalb o noktadan öyle bir inbisat ve inkişaf etti ki, herbir mertebenin söylediği

şehadetini dediğim vakit, o küllî lîsan benim oluyor gibi azametli bir tevhid hissettiğimden, “Âyet-ül Kübrâ”, güneş gibi îman nurlarını ruhlara telkin edebilir.

Səs yoxdur