Umumun nazarında kendini muhafaza etmek ve o makamlara kendini yakıştırmak için, bazı kudsi hizmetlerini ve hakîkatları basamak ve vesile yapıyor diye ittiham altında kalıp neşrettiği hakîkatlar dahi tereddüdler ile revacı zedelenir; şahsa, makama faidesi bir ise, revaçsızlıkla umuma zararı bindir.
Elhasıl: Hakîkat-ı ihlâs benim için şan ü şerefe ve maddî ve ma’nevî rütbelere vesile olabilen şeylerden beni menediyor. Hizmet-i Nuriyeye gerçi büyük zarar olur. Fakat kemmiyet keyfiyete nisbeten ehemmiyetsiz olduğundan; hâlis bir hâdim olarak hakîkat-ı ihlâs ile herşeyin fevkinde hakâik-i îmaniyeyi on adama ders vermek, büyük bir kutbiyetle binler adamı irşad etmekten daha ehemmiyetli görüyorum. Çünkü o on adam tam o hakîkatı, herşeyin fevkinde gördüklerinden, sebat edip o çekirdekler hükmünde olan kalbleri birer ağaç olabilirler. Fakat o binler adam, dünyadan ve felsefeden gelen şübheler ve vesveselerle, o kutbun derslerini husûsi makamından ve husûsi hissiyatından geliyor nazariyle bakıp mağlûb olarak dağılabilirler. Bu ma’na için hizmetkârlığı, makamatlara tercih ediyorum. Hattâ bu def’a bana beş vecihle kanunsuz, bayramda, düşmanlarımın plâniyle bana ihanet eden o ma’lûm adama, şimdilik bir belâ gelmesin diye telâş ettim. Çünkü mes’ele şa’şaalandığı için, doğrudan doğruya avam-ı nas bana makam verip harika bir kerâmet sayabilirler diye, dedim: “Ya Rabbi! Bunu ya ıslah et, veya cezasını ver. Fakat böyle kerâmetvâri bir sûrette olmasın.”
Bu münâsebetle bir şeyi beyân edeceğim. Şöyle ki:
Bu def’a mahkemeden bana teslim olunan talebelerin mektubları içinde, çok imzalar üstünde bulunan bir mektup gördüm. Belki “Lâhika”ya girmiş. Risâle-i Nur şâkirdlerinin maişet cihetindeki bereketine ve bazıların tokatlarına dâirdi. Burada, aynen Kastamonudaki tokat yiyenler gibi −şübhe kalmamış− beş adam aynen burada tokat yediler. (*)
Risâle-i Nur’un bir kâtibi dedi ki: “Neden dostların kusuratına tokat gelir. Hücum eden düşmanlara bu tarzda gelmiyor?”
Elcevap: Me’mur olmayan veya husûsi şahsı itibariyle hiyanet eden, husûsi tokat yer. Bu nevi vukuat, pek çoktur ve tam sadakat edenlerde, maişetindeki bereket ve kalbindeki rahat cihetinde ikramlara mazhar olanlar dahi pek çoktur. Eğer me’mur ise, kanun nâmına kanunsuz hiyanet eden; ilişen, o memlekete, o biçâre ahaliye bir umûmî tokada vesile olur. Ya zelzele, ya yağmursuzluk, ya hastalık, ya fırtına gibi umûmî belâlara bir vesile olur. Kendisi, zahiren husûsi tokat yememiş gibi görünüyor.
(*): Evet, biz gözümüzle gördük, hiç şübhemiz kalmadı.
Buranın talebeleri nâmına
CEYLAN, İBRAHİM