Emirdağ Lâhikası | Mektup 84 | 123
(123-123)

Salisen: Lütfi’nin sebatkâr ve pek ciddî varisi Abdullah Çavuş ve İslâm Köylü merhum Hâfız Ali’nin şâkird ve varislerinden Mustafa’nın mektublarını umum Nur fabrikasının kahramanları hesabına kabul ettim. Cenâb-ı Erhamürrahimîne hadsiz şükür olsun ki; o köyleri de Sava ve Kuleönü gibi bir medrese-i Nuriye hükmüne getirmiş.

* * *

(84)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Sizin bu def’a müteaddid mektublarınıza, rahatsızlık mecbûriyetiyle, birtek mektubla iktifa ediyorum.

Evvelâ: Risâle-i Nur’un kahramanı Husrev, benim bedelime ölmek ve benim yerimde hasta olmak samimî ve ciddî istiyor. Ben de derim: Te’lif zamanı değil, şimdi neşir zamanıdır. Senin yazın, benim yazımdan ne derece ziyâde ve neşre faideli ise, hayatın dahi hizmet-i Nuriyede benim bu azablı hayatımdan o derece faidelidir. Eğer benim elimden gelseydi, hayatımdan ve sıhhatimden size memnuniyetle verirdim.

Saniyen: Şehid merhum Hâfız Ali’nin tam bir vârisi Hasan Feyzi’nin, Denizli hesabına ve o civarda ciddî kardeşlerimizin nâmına yazdığı parlak kaside ve dördüncü şehnamesi; ve orada dahi şâkirdlerin faaliyetle Nur’a çalışmaları, benim zehirli, şiddetli hastalığıma bir merhem oldu. Cenâb-ı Erhamürrâhîmine hadsiz şükür olsun, Denizli’yi ikinci bir Isparta ve büyük bir İslâm köyü yapıyor.

Evet hâkim-i âdil, Muharrem ve Feyzi ve Hâfız Mustafa, bir iki senede, yirmi sene kadar hizmet-i Nuriyeyi yaptılar; Nur’un şâkirdlerini ebede kadar minnetdar eylediler. Cenâb-ı Hak, onlardan ve beraberlerinde Nur’a hizmet edenlerden ebeden razı olsun, âmin!

Salisen: Medrese-i Nuriyenin kahramanlarından ve Barla’lı marangoz Mustafa Çavuş ve Hâfız Mehmed’in tam vârisi marangoz Ahmed’in Medrese-i Nuriye nâmına pek samimî ve hazin taziyenamesi, beni sürurla ağlattırdı. Ben de derim: Mâdem o mübârek medresede küçük ve büyük çok Saidler var; ihtiyar, âciz, vazifesi bitmiş bir Said noksan olsa, ehemmiyeti yok. Hayat-ı bakiyede mâdem beraberiz, bir muvakkat müfarakat olsa da, sizi müteessir etmesin.

Səs yoxdur