Emirdağ Lâhikası | Mektup 100 | 142
(142-142)
(100)

Bana gönderdiğiniz “Asa-yı Musa”dan bir nüsha; cildsiz, yalnız sarı kâğıd cild olmuş, Husrev’in yazısına bir parça benzer, fakat üstünde Mustafa ismi var. O kimdir, Hangi Mustafa’dır? Hem nushanın üstünde “on üç yaşında Hatice, Ahmed’in kızı” yazılmış. Bu Ahmed, hangi Ahmed’dir? Hem ona, hem kızına bin Bârekâllah. Bu yaşta bu koca kitabı hem dikkatli, tevafuklu, hem güzel sıhhatli yazmak, ma’sûmların taifesinin bir kahramanlığıdır. Kim görüyor, Mâşâallah der. Buradaki mekteb görmüş hanımlarda bir şevk uyandıracak.

Nazif kardeşimizin mektubu, ehemmiyetlidir. Hakîkaten Amerikada, siyasete alet değil; belki dini, din için mutaassıbane iltizam edenler çok vardı. İnşâallah “Asa-yı Musa”yı alan, o dindarlardandır. Keçeli Salâhaddin tam bir Abdurrahman’dır, kahramanlıkda babasından geri kalmak istemiyor. Bizi de ara sıra âdetimize muhalif olarak dünyaya baktırıyor. Eğer o Amerikalı ehemmiyetli âlim bütün Risâle-i Nur’u istese ve neşrine söz verse, sizin meşveretinizle bir mükemmel takım ona vereceğiz.

Nazifin mektubiyle beraber bir mütekaid efendinin vesveseye dair bir suali var. Eğer o adamın ciddî olarak Nurlara alâkası varsa, böyle suallere hiç ihtiyacı olmaz. “Hikmet-ül-İstiaze Lem’ası”nı ve “Yirmi Dokuzuncu Söz”ün melâike ve ruhanilerin vücûdlarına dair kısmını okusun. Onun ma’nasız ve yüz yerde cevabı bulunan vesvesesi ise, zındık maddiyyunların şimdilik dehşetli vaziyetinden fırsat bulup bir aşılamalarıdır ki; o adam, ondan müteessir olmuş, o suali sormuş. Ona selâm ederim. Risâle-i Nur onun her müşkülünü halledebilir. Hâlîsane, teslimkârane ona çalışsın, onu dinlesin.

Medrese-i Nuriyenin eski ve yeni kahramanlarından marangoz Ahmed’in mektubu, üç dört cihetten beni mesrur ve minnetdar eyledi. O medresenin baş talebesi nâmını verdiği Ahmed ise, hem şehid Hâfız Ali’nin vazifesini yaptığını, hem Süleyman gibi kıymetli kardeşiyle ve küçük kerimesiyle üç tane “Asa-yı Musa”yı yazmaları ve mübârek Hasan dayı’nın hafidi olması, beni merakdan kurtardı, hem çok memnun eyledi. Cenâb-ı Hak, ona şifa ve onlara muvaffakıyet ve saadet versin, Âmin Âmin!

Merhum Hâfız Mehmed’in iki kardeşi o merhumun vazifesini yapmaları ve Mustafa’nın yazısı, Husrev’in tatlı hattına mutabık gelmesi, benim nazarımda, yeniden iki Hâfız Mehmedi bulmuş kadar memnun oldum.

Kahraman marangozun gayretiyle Gökdereli hatib, Risâle-i Nur’a üç oğluyle beraber talebe olup yazmaya başlamalariyle; hem onları, hem marangozu, hem köylerini tebrik ederiz. Ve marangozun onlara söylediği manzumesini “Lâhika”ya geçirdik.

Səs yoxdur