Emirdağ Lâhikası | Mektup 215 | 266
(265-266)

Evet çok emârelerle bildik ki; bana hücum edenleri tahrik eden, Mustafa Kemâl’e itirazımdır ve ona dost olmadığımdır. Başka sebebler bahânedir. Bunun için mecbûr oldum ki, o muarızlarıma derim: O, beni taltif etmek ve bütün vilâyât-ı şarkiyeye vâiz-i umûmî yapmak için, Ankara’ya istedi. Ben oraya gittim. Bu gelen üç madde, beni onun dostluğundan vazgeçirdi. Yirmi sene inzivada azab çektim, dünyalarına karışmadım.

Birinci Madde: Bir hadîs-i şerifin, âhirzamanda an’anat-ı İslâmiyenin zararına çalışacak diye, haber verdiği adam bu olduğunu ef’aliyle göstermesidir. Ben otuz altı sene evvel o hadîsi tefsir etmiştim. Aynen bu adama ma’nası çıkmış. Mahkemedeki müdafaatımın “Üçüncü Esas”ında izahı var.

İkinci Madde: Bir şeyin vücûdu ve tamiri ve hayatı, ona ait bütün erkân ve şeraitin vücûdiyle olabilmesi; ve o şeyin ademi ve tahribi ve ölmesi, bir tek şartın bozulmasiyle olduğu bir kaide-i hakîkattır. Umumun dillerinde “Tahrib, tamirden çok kolaydır,” diye darb-ı mesel olmuştur. Bu kat’i kaideye binaen, meydanda görünen ehemmiyetli kusurlar ve tahribatlar, o kumandanın hatasından; ve ehemmiyetli şerefler ve zaferler ise, ordunun kahramanlığından geldiğinden; o fenalıkları ona, o iyilikleri orduya vermek lâzım gelirken, bütün bütün aksine olarak, cemâatin hayrını baştaki bir ferde; ve o ferdin şerrini, cemâata vermek; dehşetli bir haksızlık olmasıdır.

Üçüncü Madde: Cemâatin hayrını ve ordunun zaferini başa vermek ve o başın kusurunu cemâata isnad etmek ise, binler hayırları birtek hayra indirmek; ve bir tek kusuru, binler kusur yapmaktır. Çünkü: -Nasıl- bir tabur bir dehşetli düşmanı öldürse, herbir neferi bir gazilik rütbesini alır; ve yalnız binbaşısına verilse, binden bire iner, bir tek gazi olur; o binbaşının hatasiyle zalîmane bir katil yapılsa ve ona verilmeyip tabura verilse, o bir tek katil bin cinâyet hükmüne geçerek bin neferi mesul eder ve cezaya çarpar. Aynen öyle de: Meydandaki görünen ehemmiyetli kusurlar onları işliyen ölmüş adama verilmezse, beş yüz belki bin senedenberi gaziliğini ve hakperestliğini dünyaya gösteren ve ferman-ı şerefini ve Kur’ân bayrakdarlığını kılınçlariyle ve kanlarıyla imzalayan bir orduya havalesiyle, o kusurlar, binler derece ve erkânları adedince ziyâdeleşir, o ordunun pek parlak mazisini dehşetli karartır ve bu asrın ordusunu, geçen asırların aynı orduları önünde mahcub ve mes’ul eder. Ve mevcud şerefler, zaferler tek adama verilse, binler derece küçülür, erkân ve efrad adedince gazilik ve hayırlar bir tek hükmüne geçer söner; daha kusurlara karşı keffaret-üz-zünub olmaz.

Səs yoxdur