Dördüncüsü: Ben bekliyordum ki: Ya Ankara veya Afyon beni sorguda, -pek büyük mes’eleler için, Nurların o mes’elelere hizmeti cihetinde- bir meşveret dâiresine alıp bir suâl- cevap beklerdim. Evet, üç yüz elli milyon müslümanların eski kardeşliğini ve muhabbetini ve hüsn-ü zannını ve ma’nevî yardımlarını bu memleketteki millete kazandıracak çâreleri bulmak ki, en kuvvetli çâre ve vesile Risâle-i Nur olduğuna bir emâresi şudur:
Bu sene Mekke-i Mükkereme’de gâyet büyük bir âlim hem Hind lîsanına, hem Arab lîsanına Nur’un büyük mecmûalarını tercüme edip Hindistan’a ve Arabistan’a göndererek “En kuvvetli nokta-i istinâdımız olan vahdet ve uhuvvet-i İslamiyeyi te’mine çalıştığı gibi, Türk milletinin dâima dinde ve îmanda ileri olduğunu Nur Risâleleri gösteriyor” demişler.
Hem beklerdim ki; “vatanımızda anarşiliğe inkılâb eden komünist tehlikesine karşı Nurların hizmeti ne derecededir ve bu mübârek vatan bu dehşetli selden nasıl muhafaza edilecek?” gibi dağ misillû mes’elelerin sorulmasının lüzumu varken, sinek kanadı kadar ehemmiyetli olmayan ve hiç bir medâr-ı mes’uliyet olmayan cüz’î ve şahsî garazkârların iftiralariyle habbe, kubbeler yapılmış mes’eleler için bu ağır şerâit altında hiç ömrümde çekmediğim bir perîşaniyetime sebebiyet verildi. Bize üç mahkemenin sorduğu ve berâet verdiği aynı mes’elelerden ve âdi ve şahsî bir iki mes’ele için, “meselâ bindiği at kimindir ve kabul etmediği otomobili kim almış” gibi ma’nasız suâller edildi.
Beşincisi: Risâle-i Nur’la mübâreze edilmez, o mağlûb olmaz. Yirmi senedir en muannid feylesofları susturuyor. Îman hakîkatlarını güneş gibi gösteriyor. Bu memlekette hükmeden, onun kuvvetinden istifade etmek gerektir.
Altıncısı: Benim ehemmiyetsiz şahsımın kusurlarıyla beni çürütmek ve ihânetlerle nazar-ı âmmeden düşürmek; Risâle-i Nur’a zarar vermez, belki bir cihette kuvvet verir. Çünkü; benim fâni bir dilime bedel Risâle-i Nur’un yüz bin nüshalarının bâki dilleri susmaz, konuşur. Ve hâlis talebeleri, binler kuvvetli lîsanlar ile o kudsî ve küllî vazife-i Nuriyeyi şimdiye kadar olduğu gibi, inşâallah kıyâmete kadar devam ettirecekler.
Yedincisi: Sâbık mahkemelerde dâva ettiğim ve hüccetlerini gösterdiğimiz gibi; bizim gizli düşmanlarımızı ve hükümeti iğfal ve bir kısım erkânını evhamlandıran ve adliyeleri aleyhimize sevk eden resmî ve gayr-i resmî muârızlarımız, ya gâyet fena bir sûrette aldanmış veya aldatılmış veya anarşilik hesabına gâyet gaddar bir ihtilâlcidir veya İslâmiyete ve hakîkat-ı Kur’ân’a karşı mürtedâne mücadele eden bir dessas zındıkdır ki;