Bu risâlelerin hey’et-i mecmûasına “Risâle-i Nur” ismini verdim. Hakîkaten Kur’ân ’ın nuruna istinad edildiği için, bu isim vicdanımdan doğmuş. Bunun ilham-ı İlâhî olduğuna bütün îmanımla kaniim ve bunları istinsah edenlere “Barekâllah” dedim. Çünkü, îman nurunu başkalarından esirgemeye imkân yoktu. Bu risâlelerim birtakım îman sâhibleri tarafından birbirinden alınarak istinsah edildi. Bana böyle bir kanaat verdi ki, müslümanların zedelenen îmanlarını takviye için bir sevk-i İlâhîdir. Bu sevk-i İlâhîye hiçbir sâhib-i îman mâni olamayacağı gibi, teşvike de dînen mecbûr bulunduğumu hissettim. Zaten bugüne kadar yüz otuzu bulunan bu risâleler tamamen âhiret ve îman bahislerine ait olup, siyasetten ve dünyadan kasdî olarak bahsetmez. Buna rağmen bir takım fırsat düşkünlerinin de iştigal mevzuu oldu. Üzerinde tedkikat yapılarak Eskişehir, Kastamonu, Denizli’de tevkif edildim; muhakemeler oldu. Neticede hakîkat tecelli etti, adâlet yerini buldu. Fakat bu düşkünler bir türlü usanmadılar. Bu def’a da beni tevkif ederek Afyon’a getirmişlerdir. Mevkufum, isticvab altındayım. Bana şunları isnad ediyorlar.
1— Sen siyasî bir cem’iyet kurmuşsun.
2— Sen rejime aykırı fikirler neşrediyorsun.
3— Siyasî bir gaye peşindesin.
Bunların esbab-ı mucibe ve delilleri de, risâlelerimin iki üçünden on on beş cümleleridir. Sayın bakan!.. Napolyon’un dediği gibi, “Bana te’vili kabil olmayan bir cümle getiriniz, sizi onunla îdam edeyim.” Beşerin ağzından çıkan hangi cümle vardır ki te’villerle cürüm ve suç teşkil etmesin. Bilhassa benim gibi yetmişbeş yaşına varmış ve bütün dünya hayatından elini çekmiş sırf âhiret hayatına hasr-ı hayat etmiş bir adamın yazıları elbette serbest olacaktır. Hüsn-ü niyete makrun olduğu için pervasız olacaktır. Bunları tedkikle altında cürüm aramak insafsızlıktır. Başka bir şey değildir. Binaenaleyh, bu yüzotuz risâlemden hiç birisinde dünya işini alâkalandıran bir maksad yoktur. Hepsi Kur’ân nurundan iktibas edilen âhiret ve îmana taallûk eder. Ne siyasî ve ne de dünyevî hiçbir gaye ve maksad yoktur. Nitekim hangi mahkeme işe başlamış ise, aynı kanaatle beraat kararını vermiştir. Binaenaleyh, lüzumsuz mahkemeleri işgal etmek ve ma’sûm îman sâhiblerini işlerinden güçlerinden alıkoymak, vatan ve millet nâmına yazıktır. Eski Said bütün hayatını vatan ve milletin saadeti uğrunda sarfetmişken, bütün bütün dünyadan el çekmiş, yetmişbeş yaşına gelmiş Yeni Said, nasıl olur da siyasetle iştigal eder. Buna tamamen siz de kânisiniz.