Emirdağ Lâhikası | Mektup 412 | 526
(526-527)
(412)

(Bağdat’ta çıkan “Eddifa” gazetesinin muharriri İsa Abdülkadir’in Arabî makalesinin tercümesi)

Bağdat’ta çıkan “Eddifa” gazetesi Risâle-i Nur Talebelerinden bahisle diyor ki:

Türkiye’deki Nur Talebelerinin İhvan-ı Müslimîn Cem’iyeti ile alâkaları nedir, ne münâsebeti var? Hem farkları nedir? Türkiye’deki Nur Talebeleri, Mısır’da ve bilâd-ı Arabda İhvan-ı Müslimîn nâmında ittihad-ı İslâma çalışan cem’iyetler gibi müstakil cem’iyet midirler? Ve onlar da onlardan mıdır? Ben de cevab veriyorum ki:

Nur Talebelerinin ve İhvan-ı Müslimîn cem’iyetinin gerçi maksadları; hakâik-i Kur’âniye ve îmaniyeye hizmet ve ittihad-ı İslâm dâiresinde Müslümanların saadet-i dünyeviyye ve uhreviyyelerine hizmet etmektir; fakat Nur Talebelerinin beş-altı cihetle farkları var:

Birinci Fark: Nur Talebeleri siyasetle iştigal etmez, siyasetten kaçıyorlar. Eğer siyasete mecbûr olsalar, siyaseti dine âlet yapıyorlar; tâ ki siyaseti dinsizliğe âlet edenlere karşı dinin kudsiyetini göstersinler. Siyasî bir cem’iyetleri aslâ mevcud değil.

İhvan-ı Müslimîn ise: Memleket ve vaziyet sebebiyle siyasetle, din lehinde iştigal ediyorlar ve siyasî cem’iyet de teşkil ediyorlar.

İkinci Fark: Nurcular, üstadlariyle içtima etmiyorlar ve etmeye de mecbûr değiller. Kendilerini üstadlariyle içtimaa mecbûriyet hissetmiyorlar. Ders almak için beraber bulunmaya lüzum görmüyorlar. Belki; koca bir memleket, bir dershâne hükmünde. Risâle-i Nur kitabları onların eline geçmekle, üstad yerine onlara bir ders verir. Herbir risâle, bir Said hükmüne geçer.

Hem ellerinden geldiği kadar ücretsiz istinsah ederler. Muhtaçlara mukabelesiz (*) veriyorlar ki, okusunlar ve dinlesinler. Bu sûretle büyük bir memleket büyük bir dershâne hükmünde oluyor.

İhvan-ı Müslimîn ise: Umûmî merkezlerde mürşid ve reisleriyle görüşmek ve emirler ve dersler almak için ziyaretine giderler. Ve o umûmî cem’iyetin şubelerinde de o büyük üstadla ve naibleriyle ve vekilleri hükmündeki zatlarla yine görüşürler, ders alırlar, emir alırlar.


(*): 25 sene müddetle el yazması ile Anadolu’da neşri bu şekilde olmuştur.

Səs yoxdur