Ben kasem ederim ki, o zamandan şimdiye kadar bilmiyorum ki kim göndermiş. Fakat neşrolduktan sonra bir nüsha buraya gelmiş. Yeni harfleri bilmediğim için bana birisi okudu. Ben memnun oldum. Allah razı olsun neşredenlere dedim. Gerçi otuz beş seneden beri siyaseti terketmişim. Fakat Büyük Cihad gibi hâlisane dine hizmet eden o cerideye ve onun sâhib ve muharrirlerine din nâmına minnetdâr oldum. Ve Allah râzı olsun dedim. Haberim olmadan ve para da vermeden dâima bana o mübârek gazete gönderiliyordu.
İkinci Nokta: Benim Samsun’daki Ağır Ceza mahkemesine sevk- edilmekliğime dâirdir. Bu noktada bunu kat’iyyen beyân ediyorum ki, Samsun havalisinde hususan Büyük Cihad dâiresine mensub mübârek âhiret kardeşlerim ve Nur talebelerini ziyaretle görmek için oraya gitmek isterdim. Fakat doktorların raporlariyle kat’i iktidarsızlığım o dereceye gelmiş ki; beş dakikalık karşımdaki, bu mes’elenin başlangıcı ve esası olan mahkemeye, birbuçuk senedir bana haber verdikleri halde gidemiyorum. Mecbûriyetle müddeiumûmî ve hâkim vazifesini gören sorgu hâkimi yanıma geldiler. Medâr-ı sual ve cevab Büyük Cihad gazetesini de getirdiler. Gazetenin ba’zı sözleri benim sözlerim içine karıştırılmış. Ben de onlara cevablarını vermiştim. Eğer faraza Ağır Ceza bu ehemmiyetsiz mes’eleye ehemmiyet verse, benim mahkememi Eskişehir’e nakline müsaade etsin ki, orada sıhhiye heyetinden iki aylık raporlu zehir hastalığı ile şiddetli hasta bulunduğumdan bizzât bulunabilirim. Yoksa imkânı yoktur.
Üçüncü Nokta: Savcı ve sorgu hâkimi yüz altmış üçüncü maddeye dayanıp Said Nursî’yi dini siyasete âlet ve âsâyişe zararlı propaganda diye itham ediyorlar. Bu noktanın hakîkatını yirmi dokuz senedir beş altı mahkeme ve beş altı vilâyetin zabıtaları ve yüz otuz üç parça kitablarımı ve binlerce umum mektublarımı elde ettikleri halde ve dinsiz komitelerin tahriki ile safdil ba’zı memurları aldatmalariyle kat’iyyen iki mes’eleden başka medâr-ı mes’uliyet bulmadıklarına delil: İki sene bütün mektublarım ve kitablarım Denizli Ağır Ceza Mahkemesi’yle Ankara Ağır Ceza Mahkemesi ve Mahkeme-i Temyiz de müttefikan hem benim beraatime, hem bütün kitabların iadesine karar vermeleri ve beş altı vilâyette yalnız tesettüre dâir bir âyetin tefsiri bahânesiyle birtek mahkeme hafifçe ceza vermek istedi. Kat’i ve kuvvetli cevabıma karşı mecbûriyetle mes’eleyi kanaat-ı vicdaniyeye çevirdiler. Demek onlar da medâr-ı mes’uliyet bulamadılar. Bu noktayı izah için Afyon mahkeme reisine gönderdiğim istidayı size de bera-yı mâlûmat gönderiyorum.