Emirdağ Lâhikası | Mektup 423 | 546
(545-546)

Bu üç hastalığı izale edip Cenâb-ı Hakk’a hadsiz şükür olsun ki, hilaf-ı me’mul bir tarzda dayandım. Bu üç hastalığıma da böyle üç merhem sürüldü:

Maddî hastalığın -Hastalar Risâlesi’nde isbat edildiği gibi- bir saat hastalık, sâbir ve mütevekkil insanlara, hiç olmazsa on saat ibadet ve Leyle-i Kadir’de ise daha ziyâde ibadet hükmüne geçtiği gibi, benim de bu Leyle-i Kadir’deki hastalığım, iktidarsızlığımla yapamadığım Leyle-i Kadir’deki hizmetin yerine geçmesi ile, tam şifa verici bir merhem oldu. Ve bütün zîhayatın hastalık ve elemlerinden şefkat sırrı ile bana gelen teellüm marazını birden Rahîmiyet-i İlâhîyenin tecellisi ile yâni; mahlukları yaratanın şefkat ve rahîmiyeti ve rahmeti tam kâfi olmasından onların elemlerini, onlar için bir nevi lezzete veya mükâfata çevirdiğinden o Rahmet-i İlâhîyeden daha ileri şefkati sürmek ma’nasız ve haksız olduğundan ve şefkatten gelen elemi, bir ma’nevî sürura ve lezzete çevirdi. Yalnız merhem değil, belki şifa da verdi. Ve en son ömrümde en ziyâde kıymetdar ma’nevî bir hazineyi kaybetmekteki ma’nevî eleme karşı, Nur’un has şâkirdlerinin her birisi şirket-i ma’nevîye sırrı ile umum nâmına dahi dua ile ve amel-i sâlih ile çalıştıklarından hem El-Hüccet-üz Zehra’da, hem Nur Anahtarı’nda izah edilen teşehhüdde ve Fatiha’da bütün mevcudat ve zîhayat cemâatinin dualarına ve tevhiddeki davalarına iştirak sûretiyle, hususan toprak, hava, su ve nur unsurları birer dil olmasiyle topraktan çıkan bütün hayat hediyeleri ve sudan mübârekât ve tebrikât ve havadan şükür ve ibadetin temessülleri ve Nur unsurundan maddî ve ma’nevî tayyibatlar, güzellikler tarzında, teşehhüdde ve Fatiha’da kâinattaki bütün ni’metlerden gelen şükürler ve hamdler ve bütün mahlukatın hususan zîhayatların küllî ibadetleri ve bütün istianeleri ve doğru yolda giden bütün ehl-i hakîkata ve ehl-i îmanın yolundan gidenlere ma’nevî refakat etmekle onların dualarına ve davalarına tasdik sûretinde âmînlerle iştirak ederek, âmîn demekle hissedar olmanın küllî sırrı o gece imdadıma geldi. Gâyet hasta, zayıf, me’yus bir halde cüz’î bir hizmet edememekteki ma’nevî elîm hastalığıma öyle bir tiryâk oldu ki; ben hakîkaten en sağlam hallerimde ve en genç zamanlarımda, en zevkli ve lezzetli evradımda bulamadığım bir ma’nevî süruru hissettim. Ve hadsiz şükür edip, o dehşetli hastalığıma razı oldum.


dedim.


Kardeşiniz
Said Nursî


Səs yoxdur