Risâle-i Nur’un iki Lütfü’leri ve Mustafa’ları ve Hâfız Ali’leri, Küçük Sabri olan Nureddin ile beraber has talebeler dâiresinde, Ramazan feyzine, ma’nevî kazançlara inşâallah hissedar kabul edildi.
Her bir sahifelerini birer kıymetdar hediye hükmünde olan nüshaların yüzünden, ben sana çok hem pek çok borçlu kaldım.
Hüsrev Kardeş! Kasem ederim benim elimden gelseydi, yalnız bu def’a altun yaldızla yazdığın Mu’cizat-ı Ahmediyeye (Hâşiye) mukabil her bir sahifesine, yalnız maddî bir ücret olarak birer altun hediye edecektim. Hakîkaten ebedî bir gül fabrikasına kâtib tayin edildiğinize kanaatım kat’iyyet kesbetti. Rabb-ı Rahîm’e hadsiz hamd ü sena olsun. Tasavvurumda Hüsrev, Rüşdü bir tek isim gibi olmuş. İkinizi, Risâle-i Nur’a ait herşeyde beraber biliyorum ve buluyorum.
Size
âyetine ait ve birden hatıra gelen ve Sabri’nin iki mektubunun -daha gelmeden- ma’nevî te’siriyle yazılan bir tetimmeyi gönderdim. Bir derece mahremdir, has ve eminlere mahsustur. Şamlı Tevfik, Âyet-ül Kübra Şuâ’ını, Hâfız Ali’nin otuz üç
ile tevafuklu tarzda bana yazsa iyi olur. Kardeşlerime birer birer selâm.
Duanıza muhtaç
Said Nursî
Azîz, Sıddık Kardeşlerim!
Mübârek Ramazanınızı tebrik ederim. Hâlık-ı Rahîm sizin için bu Ramazan’ın her bir gecesini, bir Leyle-i Kadir kadar sevabdar ve her bir günü bir Ramazan kadar meyvedar eylesin, âmin...
Hâşiye: On dokuzuncu mektub Ramazanın 19. gecesine tevâfuku latîf oldu..