Kastamonu Lahikası | Mektup 29 | 44
(43-45)

Size Garîb bir sehvimi beyan etmek münâsebetiyle derim ki, Kur’ândan kalbime ilham olunan doğru ve Hak hakîkatler bazen icmâlen olduğundan tafsilatında sehiv ve nisyanım karışır, karıştırır.

Ezcümle: Eskişehir Hapishanesinin son meyvesi ve Otuz birinci Lem’anın Birinci Şuâı olan İşârât-ı Kur’âniye Risâlesi’nin beşinci Âyeti bulunan (1)


deki işaretini, kuvvetli hissetmiştim. Fakat gâyet acele olarak üç buçuk sene evvel, karakol içinde şiddetli tarassud altında tebyiz ettiğimden, o işârâtın tasvirinde bir sehiv olmuş, ehemmiyetli sûreti gizli kalmıştı. Mükerrer taharriyat neticesinde o vakittenberi ve benim eski abamın cebinde saklanmıştı. Ancak bugünlerde tedkik ettim. Size doğrusunu yazacağım. Nüshalarınızdaki yanlışı ona göre tashih ediniz.

Şöyle ki: Beşinci Âyet:


dır. Bu Âyetin remzi latîftir. Çünki hem kuvvetli münâsebet-i ma’nevîye ile, hem cifirle efrâd-ı kesiresi içinde, husûsî bir sûrette Risâle-i Nur’a ve müellifine bakar.

Şöyle ki;


kelimesi, tenvin (nun) sayılmak cihetiyle beş yüz eder. Said El-Nursî adedi olan beş yüze tevafukla işaret eder ki, Said meyyit hükmünde idi. Risâle-i Nur ile ihya edildi, taze bir hayat buldu.


(1): Sûre-i Enâmdan

Səs yoxdur